1.Yuhanna 2:7-11
Tema: Kardeş Sevgisi
Yolda Fikri: Işıkta yaşayan kardeşini sever.
Okuma: 1.Yuhanna 2:7-11
Kardeşler, size yeni bir buyruk değil, ama başlangıçtan beri sizde olan eski buyruğu yazıyorum; eski buyruk başlangıçtan işitmiş olduğunuz sözdür. Tekrar size yeni bir buyruk yazıyorum ki, bu O’nda ve sizde gerçektir; çünkü karanlık geçiyor ve gerçek ışık zaten parlamaktadır. Işıkta olduğunu söyleyen ve kardeşinden nefret eden, şimdiye dek karanlıktadır. Kardeşini seven ışıkta durur ve o kişide tökezleme nedeni yoktur. Ama kardeşinden nefret eden karanlıktadır ve karanlıkta yürür ve nereye gittiğini bilmez; çünkü karanlık onun gözlerini kör etmiştir. Hristiyan olduğumuzu nasıl biliyoruz?
Giriş: Aslında 1.Yuhanna kitabını incelerken Hristiyan olmanın üç önemli noktasına değindik. Çalıştıklarımıza dayanarak “Hristiyan olduğumu nasıl biliyorum?” sorusunu 3 şekilde yanıtlayabiliriz:
- Teolojik olarak yani ilahiyatsal olarak Hristiyan olduğunu nasıl bilebilirsin?
Eğer Mesih İsa’nın çarmıhta akıttığı kanın senin kurtuluşun için olduğuna ve O olmadan kurtuluş olmayacağına inanıyorsan, işte o zaman teolojik olarak Hristiyan olduğundan emin olabilirsin.
- Ahlaki olarak Hristiyan olduğunu nasıl bilebilirsin?
Günahtan nefret ediyor musun? Yaşadığın günahlar seni üzüyor mu ve bunlardan tövbe edip temiz bir yaşam sürmeye odaklı mısın? Hayatında İsa gibi mi ilerliyorsun? Bunların cevabı evet ise işte o zaman ahlaki anlamda Hristiyan bir yaşam sürüyorsun demektir.
- Sosyal anlamda Hristiyan olduğunu nasıl bilebilirsin?
Kardeşlerle paydaşlık içerisinde misin? Diğer insanları sevip onlarla görüşmek istiyor musun ve eğer herhangi bir kardeşle sorunun varsa bunu çözmek için adım atıyor musun? Kilisenin işleri için koşturmak sana sevinç veriyor mu? Eğer bunlara da cevabın evet ise o zaman sosyal anlamda da bir Hristiyan hayatı yaşıyorsun demektir.
Bizim bugün bakacağımız nokta, sosyal anlamda iyi bir Hristiyan nasıl olabileceğimizle ilgilidir.
“KARDEŞİNİ SEVMEYEN KARANLIKTA YAŞAR”
Bizler aslında hep yeni çıkan teknolojik şeyleri çok severiz öyle değil mi? Ne kadar çok ışığı varsa, ne kadar çok düğmesi varsa o ilgimizi çeker, hele bir de bir tane alana ikincisi bedavaysa işte o zaman ihtiyacımız yoksa bile “Evde bulunsun zararı yok” mantığıyla bir tane alırız. Ancak Yuhanna burada eski olan bir şeyi yenilemek istiyor: Levililer 19:18. “Birbirinizi sevin.”. Bu buyruk belki de 3500-4000 yıllık bir buyruk olmasına rağmen bazıları için yeniydi. Hatta İsa daha önceden bu buyruğu daha dar bir çerçevede sunmuş ve “kardeşlerinizi sevin” demişti. Hem eski bir buyruktu hem de yeniydi. Belki de artık nefret ettiğiniz birini sevmelisiniz, hayatınızı mahveden birini bağışlamalısınız, size çok kötülükler etmiş birine merhamet etmelisiniz. Yuhanna, “Bazılarınız bu eski buyruğu bilmiyordunuz” diyor ama şimdi Mesih’in sizin için kendi bedenini verdiğini biliyorsunuz, o zaman bu eski buyruk sizin için yenidir.
Yuhanna buyruğu daha çok kilisesel noktaya odaklayarak herkesi konuya dahil etmiyor ve burada okuyucularına “kardeşlerinizi sevin” diyor. Kardeşini sevmeyen karanlıkta yaşar. Kardeşimizi sevmeliyiz çünkü Mesih bizleri sevmiştir.
Karanlık ve Işık:
Geçen hafta yine biraz karanlıktan söz etmiştik, ki zaten bu ikinci bölüm geniş olarak ışık ve karanlık teması üzerinde durur. Geçen hafta ahlaki yasaya bakmıştık ve 10 Emir’in prensiplerine uymayan kişinin karanlıkta yaşadığını görmüştük. Bu ayetler de aynı şekilde, “Eğer kardeşini sevmiyorsan o zaman karanlıkta yaşıyorsun” diyor. Bazen birbirimizin hatalarını görüyoruz ve sanki kendimiz harikaymışız gibi onlara odaklanıyoruz, değil mi? Mesela bazen bir kardeşimizin ciddi bir hatasını gördüğümde ondan nefret etmek yerine, onun bu yanlışı için dua ediyorum, onu seviyorum. Bazen kardeşleriniz size zaman zaman sıkıntı verebilir. Kardeşlerinizle bazen ciddi anlamda sorunlar yaşayabilirsiniz, ancak bu sevgimizin bitmesine engel olmamalıdır. Bizim kardeş sevgisine sahip olmamız lazım, gerçek dünyasal kardeşlerimizi nasıl affediyor ve seviyorsak diğer kardeşlerimizi de işte bu şekilde affetmeliyiz. Mesih’teysen kardeşinden nefret edemezsin. Hatta ayetler “körsün” diyor. Yani yüreğindeki kir o kadar berbat ki önünü bile göremiyorsun.
Size bununla ilgili bir anekdot aktarayım. Evli bir çift yeni bir muhite taşınır ve sabah kahvaltı yaparken komşularının bahçedeki ipe çamaşır astığını görürler. Kadın, kocasına döner ve şöyle der: “Çamaşır yıkamış ama hiç de temiz görünmüyor, bence nasıl çamaşır yıkaması gerektiğini bilmiyor, belki de daha iyi bir deterjana ihtiyacı vardır.”. Kadının kocası bakar ama sessiz kalır. O günden sonra karşı komşuları ne zaman çamaşır assa kadın hep aynı yorumu yapar. Bir ay sonra kadın, çamaşır ipindeki tertemiz çamaşırları görür ve şaşkınlıkla kocasına şöyle der: “Bak gördün mü, çamaşır yıkamasını öğrenmiş. Ona kimin öğrettiğini merak ettim.”. Bunun üzerine kocası şöyle der: “Bu sabah erken kalktım ve pencerelerimizi temizledim.”. İşte bazen başkasını yargılamadan önce kendi penceremizi, gözlüklerimizi, yüreklerimizi temizlememiz gerekir ki net ve temiz bir bakış açısı kazanabilelim. Kutsal Kitap’ta komşumuzu sevmemiz gerektiği ile ilgili ayetler de var, öyle değil mi?
“KARDEŞİNİ SEVMİYOR MUSUN, O HALDE KARANLIKTA O KADAR KALMIŞSIN Kİ ARTIK GÖREMİYORSUN BİLE”
Daha önce de bahsetmiştik karanlıktan ama gerçekten “karanlık” kelimesi ne kadar ağır bir metafor, öyle değil mi? Aranızda karanlıktan, zifirî karanlıktan korkan var mı? Gece karanlık olunca bazen aklımıza olmadık şeyler gelir: Tam tuvalete gideceksin ileride, ele benzeyen bir şeyin kımıldadığını görürsün. Belki de içeride bir insan var, tıkırtı da duyarsanız korkunuz büyür, hatta paniğe dönüşür. Şimdi bile bunun düşüncesi gerdi, değil mi? İşte, karanlık böyle kötü bir metafordur, korku ve sıkıntı içerir. Hatta kardeşini sevmeyende karanlık o kadar yoğun oluyor ki o kişi karanlıktan kör oluyor. Bu aslında bilimsel bir gerçek ve fiziksel olarak çok uzun süre karanlıkta kalan kişi ışık açıldığında ciddi anlamda körlük yaşayabilir. Fakat bu ruhsal anlamda çok daha gerçek oluyor: Kardeşini sevmiyor musun, o halde karanlıkta o kadar kalmışsın ki artık göremiyorsun bile.
Peki Ne Yapacağız?
- Tanrı Sözü’nü çalışacağız ve Kutsal Kitap’ın bize bu konuda ne öğretmek istediğini daha iyi öğreneceğiz.
- Dua edeceğiz; sevemediğimiz, nefret ettiğimiz, bağışlayamadığınız kişiler için olabildiğince dua edeceğiz. Hani “aman beter olsun” dediğimiz bazı kişiler var ya, onların kurtuluşu için dua edeceğiz.
- Sonuncusu, alçakgönüllü bir şekilde bu kardeşlerle ya da kişilerle iletişim kuracağız.
Karşınızdaki kişi sizden nefret edebilir, bunun bir çözümü yok maalesef ancak sizler için bir çözüm var. Bu nefretten vazgeçebilirsiniz.
Gerçek Bağış:
Birbirimizi sevdiğimizde her şeyden önce iyi bir örnek olacağız, ikinci olarak da Mesih’in vermiş olduğu buyruğa göre doğru bir Hristiyan yaşantısı süreceğiz.
Geçenlerde birisi bana bu konuyla ilgili olarak “Bu konuyu anlıyorum fakat bağışlamak/sevmek istediğim kişiyi kesinlikle affedemiyorum.” dedi. Bu problem aslında çok kolay çözülebilir. Eğer sizi kırmış, üzmüş, sizin affedemediğiniz birisi varsa o zaman Mesih’in bizleri nasıl bir durumdayken bağışladığını düşünün. İsa’nın en yakın arkadaşlarından birisi onu ele verdi, “dostum” diye tanıttığı kişi 3 kuruş para için İsa’yı sattı. Peki İsa, ölümüne neden olan bu adama ne yaptı? Dirildikten sonra onun hakkında ne ded? “Ne hain, ne sefil biriymiş bu yahu. O kadar yanımda gezdi, ekmeğimi yedi ama beni çarmıha gerdirdi utanmaz rezil!” mi dedi? Hayır, hiçbir şey demedi. Dirildikten sonra ne onun adını ağzına aldı ne de kin güttü. Bizler tıpkı İsa’nın bizleri sevdiği gibi birbirimizi sevmeliyiz.
Bu vaazı internet sayfamıza koymak için gözden geçirdiğimiz sırada İran’dan affetmekle ilgili harika bir haber aldık. Haber aynen şöyleydi: İran’da yedi yıl önce yüzüne kezzap atılarak gözlerini kaybeden Emine Behrami adlı kadın, kendisini kör eden saldırganı affetti. Evlenme teklifini reddettiği için böyle bir eylemde bulunan Mecid Mohavedi, 34 yaşındaki Behrami’nin dün açıkladığı bu kararla, son anda gözlerini kaybetmekten kurtuldu. Tahran’da bir mahkemenin 2008’de Mohavedi’ye kısas uygulanması yönünde aldığı kararın infazı dün gerçekleştirilecekti. Saldırı sonrasında yüzü tanınmaz hale gelen kadın devlet televizyonuna yaptığı açıklamada, “Bu davayı sonuna kadar götürmeyi ve benzeri bir durumda suçlunun nasıl bir ceza alacağını göstermek istedim. Ben affettim ama benden sonrakiler affetmeyebilir.” dedi. Kısas kararının çıkması için çok mücadele ettiklerini belirten Emine Behrami’nin annesi de af yolunu seçtiği için kızıyla gurur duyduğunu ifade etti.
İşte size harika bir örnek! Birisi gözlerinizi asitle bu şekilde kör etse, yüzünüzü tanınmayacak hale soksa, fiziksel ve ruhsal açıdan korkunç acılara sevk etse onu bu şekilde affedebilir miydiniz?
Günah Nedir?
Kardeşini sev diyorsa ve sen sevmiyorsan bu günahtır; bu, yazılı yasaya karşı gelmektir. 10 Emir uymamız için verilmiş ahlaki kurallardır, uymazsak günahtır. İkincisi biraz daha karışık.
Bu nedenle, yapılması gereken iyi şeyi bilip de yapmayan günah işlemiş olur.
-Yakup 4:17
Müjdeyi paylaşmak, iyi tanıklar olmak, paydaşlık gibi konular bu kategoriye girer. “Ben Hristiyanım ama Tanrı sözünü duyurmayı sevmiyorum, Hristiyan olduğumu söylemekten korkuyorum, kardeşlere yardım etmek zor geliyor” diyorsanız aktif bir şekilde günah işlemiyor ama pasif bir şekilde günah işlemiş oluyorsunuz, ikisinin birbirinden farkı yoktur
Sonuç:
Hangi kardeşinden ya da tanıdığın kişiden hoşlanmıyorsun, bağışlayamıyorsun veya sevmiyorsun, bugün bunu düşün. Kim sana acı veriyor. Belki aktif bir şekilde ondan nefret etmiyorsun ama kendini uzak tutuyorsun. Eve git ve dua et, Rab İsa’ya yalvar. “Offf yine mi şu dua konusu, her şey öyle mi çözülüyor” deme! E ne bekliyorsun ki benden, sonuç olarak ben bir papazım. Bu sorunları Rab’be getir; Rab’bin önünde kararlı, alçakgönüllü ve sakin bir şekilde yüreğini hafiflet.
Bu birinci aşamaydı, ikinci aşama -tabii ki bu aşama herkes için aynı olmayabilir, fakat eğer mümkünse- o kişi ile konuş ve aslında ona karşı daha önce kin beslediğini söyle ve artık böyle hissetmediğini açıkla, eğer onu daha önceden kırdıysan özür dile. Alçakgönüllü ol, Rab sana lütfedecektir.
Yolda: Bu yolda hep beraber yürüyoruz ve hep beraber güçlüyüz, birbirimizi seversek ışıkta yaşarız kardeşlerim.
Kerem KOÇ