Bize Ulaşın
viachristushizmetleri@gmail.com

FİNANSAL YARDIM KONUSU / MATTA 6:1-4

“Doğruluğunuzu insanların gözü önünde gösteriş amacıyla sergilemekten kaçının. Yoksa göklerdeki Babanız’dan ödül alamazsınız. “Bu nedenle, birisine sadaka verirken bunu borazan çaldırarak ilan etmeyin. İkiyüzlüler, insanların övgüsünü kazanmak için havralarda ve sokaklarda böyle yaparlar. Size doğrusunu söyleyeyim, onlar ödüllerini almışlardır. Siz sadaka verirken, sol eliniz sağ elinizin ne yaptığını bilmesin. Öyle ki, verdiğiniz sadaka gizli kalsın. Gizlice yapılanı gören Babanız sizi ödüllendirecektir.”
Matta 6:1-4

6. bölümün bu ilk kısmını aslında dua ve oruç konularını da ele alan bir bağlamın içerisinde işleyebiliriz. Özellikle gösteriş, iki yüzlülük, borazan çalarak ilan etme ve övgü kazanmak için davranış temaları, oruç ve dua konularını da içermektedir. Stott şöyle der:

Dinleyicilerine, şimdi olduğu gibi o çağda da görülen gösteriş meraklısı dindarlığa ve bazı putperest çevrelerde görülen mekanik şekilciliğe karşı uyarıda bulunur. Tanrı sözüne içten gelen itaat, hakiki ve adanmış dindar yaşamın anahtarıdır. İnsanların övgüsünü kazanmak değil, Baba’nın iradesinin ışığında yaşamak önemlidir.
—John Stott

Dağdaki vaazın muhataplarının çoğunluğu için, özellikle dini davranışları yürekten yapmayan bir düşünceye sahip olduğunu söyleyebiliriz. Şüphesiz bu insanlar kendi hayatlarımızda da vardır. Bazen imanlı bir gruptan olabilir, bazense imanlı gibi görünen kişilerin arasından çıkabilir.

İkiyüzlülük ve Gösteriş

Doğruluğunuzu insanların gözü önünde gösteriş amacıyla sergilemekten kaçının. Yoksa göklerdeki Babanız’dan ödül alamazsınız. “Bu nedenle, birisine sadaka verirken bunu borazan çaldırarak ilan etmeyin. İkiyüzlüler, insanların övgüsünü kazanmak için havralarda ve sokaklarda böyle yaparlar.
Matta 6:1-2

Sadaka verme, yardımda bulunma konusunu incelerken önemli bir detay çıkıyor karşımızda. Yapılan bu işlerinin yürekten yapılmaması ile ilgili bir sorun var. İsa, onlara bu yaptıklarının gösteriş olduğunu açıklıyor. Hatta McArthur; “teaomai” kelimesinin “tiyatral” kelimesinin kökü olduğunu düşünmektedir. Buradaki “iki yüzlülük (Hipokrat)” kelimesi de ilk çağlarda tiyatro oyuncuları için kullanılan bir tabirdi; “oyuncu, aktör” anlamına gelirdi. Dolayısıyla İsa’nın burada, insanların yaşamlarının bir tiyatro oyunu gibi sahte değil de pak ve dürüst olması gerektiğini işaret eder.

Kendi aramızda da bazen böyle insanlar bulunur. Bu kişiler iyi işlerini insanlara göstererek, insanların beğenisini kazanmak istiyorlar. Bazen biz de bu tuzağa düşeriz. Siz kişisel olarak, diğer insanların sizin yaptığınız iyi işleri, yardımları fark edip, size saygı duymasını istemez misiniz? Sanırım hepimiz isteriz ve farkında olmadan övgüyü aramaya başlarız. İşte İsa övgüyü aramanın doğru olmadığını anlatıyor burada.

Özellikle burada seslenilen kişilerin Ferisiler olduğunu söyleyebiliriz, çünkü onlar yardım yaparken göstere göstere yapmayı severlerdi. Böylelikle diğerleri görür ve onlara saygı duyarlar ve överlerdi. Hendriksen onların tutumları için şöyle der:

Veriyor gibi görünürler ama almak istedikleri şeyler vardır.
—Hendriksen

Bu düşünce ile yapılan yardımlara, ikiyüzlü yardım diyebiliriz. Öyle ki amaçları Tanrı’yı yüceltmek değildir, ama kendileri için istedikleri bir şey vardır.

Yeşaya şöyle açıklar:

Bu halk bana yaklaşıp ağızlarıyla, dudaklarıyla beni sayar,
Ama yürekleri benden uzak.
Yeşaya 29:13

Bizler hep diğerlerinin önünde iyi görünmeye çalışırız. Diğer insanların onayını ararız. Diğer insanların yaptığımız doğru şeyleri onaylaması güzel hissettirir. Fakat amacımız diğer insanları yüceltmek olmamalıdır. İşte bazen insanlar yaptıklarını duyurmak isterler, hem de borazan çalarak bunu duyurmak isterler. Yani yüksek sesli, görülebilir bir biçimde… Herkesin haberi olsun isterler. Belki bizler bunu borazanla yapmıyoruz ama, sanki her birimizin küçük düdükleri var değil mi? Birileri ile sohbet ederken, çaktırmadan yapmış olduğumuz yardımları duyurmak istiyoruz. İmalı bir şekilde, ince kelimelerle ve hatta sahte bir alçakgönüllülükle bunu yapabiliyoruz. Yüreğimizin bir yerlerinde “yardım ettiğimi kimse bilmiyorsa ne anladım ben bu işten” diye düşünüyoruz. Bu düşünce o kadar utanç verici ki kendimize bile itiraf edemiyoruz bazen.

Ancak bu tavırları, bu yürek tutumunu Rab’bin gördüğünü söylüyor pasaj. Onlar hiç bir ödül beklemesinler!!! Çünkü yardım konusundaki ince çizgi motivasyonumuz ile ilgilidir. Neden verdiğiniz çok önemlidir. Zaten Dağdaki Vaazda sürekli bu temayı görürüz. Günahın yürekle ilgili olduğunu işittik değil mi? Yürekle ilgili bir konudan bahsediyoruz burada dolayısıyla…

Burada bir ara başlık açalım ve nasıl vermemiz gerektiğini değerlendirelim. Kutsal Kitap iki tür verme (yardım etme) konusunu inceler.

Birincisi, düzenli bir verme yöntemidir. Tanrı halkı haftanın ilk günü (Pazar günü) toplanırlar ve Rab’bin işi için kiliseye maddi yardımda bulunurlar. Tanrı’nın verdiklerine karşı şükranla, özveriyle, yürekten, sistematik ve düzenli bir şekilde veririz.

İkincisi ise, ihtiyaç sahiplerine vermektir. Bu yardımlar bir düzen içerisinde gerçekleşmez ve sistematik bir tarafı yoktur. Kilise’ye verdiğinizin ötesinde yardıma ihtiyacı olanlara veririz.

Şüphesiz finansal konusunda konuşmak bir çok ülkede olduğu gibi bizim ülkemizde de çok zordur. Çünkü insan biraz ekstra parası olduğunda saklamak ister, kötü günlerin gelebileceğini, ailemizin etkilenebileceğini, bir sağlık problemi olabileceğini biliriz. Ancak Kutsal Yazılar Rab’be güvenerek vermemiz gerektiğini işaret etmektedir.

Gizlide Vermek

Siz sadaka verirken, sol eliniz sağ elinizin ne yaptığını bilmesin. Öyle ki, verdiğiniz sadaka gizli kalsın. Gizlice yapılanı gören Babanız sizi ödüllendirecektir.
Matta 6:3-4

İkiyüzlü, sahte ve gösteriş amaçlı vermememiz gerektiğini işaret eden pasaj şimdi de nasıl vermemiz gerektiğini açıklar. İnsanlara yardım ederken yada kiliseye bağış yaparken hassas bir şekilde bunu yapmalıyız. Bu işin gizlide yapılan bir iş olduğunu söylüyor İsa. Sol eliniz sağ elinizin ne yaptığını bilmesin. Sanki öylesine özverili davranmalıyız ki, kendimiz, kendi ruhumuz dahi bunu bilmemelidir. Yani öylesine doğal bir şekilde vermeliyiz ki, bu bizim hayatımızın doğal bir parçası olması gerekiyor. Sol elinizi bardaktan su içmek için mi kullanılıyorsunuz, sağ eliniz bu duruma o kadar alışmış olmalı ki sanki bundan haberi olmamalı. Sağ eliniz, yazı yazmak için mi kullanıyorsunuz, sol eliniz bunu o kadar doğal bulmalı ki dönüp bakmamalı… Tam bir doğallık ve dürüstlükle vermeliyiz. Bunlara ek olarak o kültürde, insanlar genellikle sinagoglarda sağ elle verilirdi, sol el öbür yanda dururdu. Sol el öylesine durmalıdır ki farkında dahi olmamalıdır demek istiyor. Böylesine gizli bir iş. Bizler dikkatli, sessizce, gizlide vermeliyiz. Bırak başka insanların duymasını, kendimiz için dahi doğal bir hareket olmalı bu… Kendi gururumuzu şişiren bir tavıra dönüşmemeli…

Bu ayetlerde İsa “eğer verirseniz” demiyor, “verirken” diyor. Çünkü Hristiyan için vermemek bir opsiyon olamaz. Her Hristiyan verir, yardım eder, finansal olarak diğer insanları kollar. İşte bu beklenen bir şeydir ayetin yapısına baktığımızda… Mesih’in doğruluğu ile donatılan her bir birey, doğruluğu yaşayan bireylere dönüşür, yani bu sadece ibadetimize değil, yaşayışımıza da etki eder.

Gizli bir şekilde yapmanın temelinde, yardımın görünmemesi konusu vardır. Elbette ki zaman zaman yaptığınız bağış görülebilir. Sokakta bir çocuktan mendil alıp fazla para verebilirsiniz. Yardıma ihtiyacı olana birine yardım edebilirsiniz ve çevrenizdekiler bunu görebilirler. Burada söylenilen amacımızın gösterme üzerine olmaması gerektiği ile ilgilidir, yüreğiniz gizlide olmalıdır. Amacımız her hangi birisinin görmesini sağlamak değil, Rab’bi yüceltmektir.

Ayrıca göstermelik doğruluk hareketleriyle de Tanrı’nın beğenisini kazanamayız. Yani “insanlar görmüyor ama dur daha fazla vereyim de Tanrı görsün” düşüncesi de yanlış bir yürekten çıkar. Sahte iyilik yapan kişiler, sadece insanların beğenisini kazanmaya çalışmazlar, bazen de Tanrı’yı manipüle etmeye çalışırlar. Bu son zamanlarda ülkemizde de fazlasıyla yaygınlaşan (Refah Müjdesi) sahte öğretinin temelidir. Tanrı’ya vermek kârlı bir yatırımdır, çünkü cömertçe verenler anaparalarını geri alırlar, düşüncesi Tanrı’yı manipüle etmekten geçer. Almak için vermek Kutsal Kitap öğretisine tamamıyla karşıdır. Kirli bir yüreğin ürünüdür. Tanrı öncelikle sizin yüreğinizi önemser. Onun için vermekteki amacımızı değerlendirmek çok önemlidir.

Neden veriyoruz? Gösteriş olsun diye mi? İnsanlar hakkımızda iyi düşünsünler diye mi? Hava atmak için mi? Yoksa Tanrı’nın sevgisi yüreğimizde olduğu için mi? Tanrı’nın yüceliğini yansıtmak için mi?

Verme konusunda bir kaç prensip sayayım size. Nasıl vermeliyiz?

Özverili… Davut bir keresinde ona sunu sunması için, öküz ve odun veren birisine, “Olmaz!” dedi, “Senden malını kesinlikle bir ücret karşılığında satın alacağım. Çünkü Tanrım RAB’be karşılığını ödemeden yakmalık sunular sunmam.”

İşte kiliseye verdiklerimizi yada diğer insanlara yaptığımız yardımları düşündürmesi gereken bir düşüncedir bu. Cebinizde kalan bir kaç bozukluğu mu bağış kutusuna atıyorsunuz, yoksa Davut gibi “bir bedeli yoksa, Tanrı’ya sunular sunmam” mı diyorsunuz? Davut’un yaptığı özverili bir yardımdır. Kendisinden gerçekten bir şeyler vermektedir. Verdiği şey onu maddi olarak etkileyen bir şeydir. Kutsal Kitap armağanlarımızın cimrilik değil, cömertlik örneği olması gerektiğini söyler.

Yürekten… Vermek sahip olmakla ilgili değildir. Her zaman verecek kadar sahip olduğumuz şeyler vardır, bu sadece para değildir tabii. Sahip olduğumuz her şey, zamanımız, malımız, paramız, enerjimiz… Yürekten bir şekilde verebileceğimiz şeylerdir bunlar.

Herkes yüreğinde niyet ettiği gibi versin; isteksizce ya da zorlanmış gibi değil. Çünkü Tanrı sevinçle vereni sever.

İyi kahyalar olarak… Vermek, sahip olduklarımızın sorumluluğunu doğru yönlendirmekle ilgilidir. Ailemize de bunu öğretmeliyiz. Tanrı’nın bize verdiği paranın sorumluluğu önemlidir. Yani verdiğiniz zaman, hikmetli bir şekilde, Rab’bi yüceltircesine vermeliyiz. Kilise’ye vermeliyiz, gerçekten ihtiyaç sahiplerini anımsamalıyız.

Bir seferinde sadece alkol alan bir dilenciye yardım eden bir tanıdığım vardı. “Alkoliğin ihtiyacı var, derdi büyük” derdi. Ancak yemek için para bulamayan birisini desteklemek varken, böylesine günah işleyen ve vücuduna zarar veren birini desteklemek söz konusu olmamalıdır. İşte Tanrı’nın iyi kahyaları olmak bununla ilgilidir.

En küçük işte güvenilir olan kişi, büyük işte de güvenilir olur. En küçük işte dürüst olmayan kişi, büyük işte de dürüst olmaz.
Luka 16:10

Son Sözler

Bu son noktada diğer insanlara yardım edenlerin her birinin ödül alacağını söyleyerek tamamlayalım.

İkiyüzlü, sahte, gösteriş için verenlerin şüphesiz ki ödülü bellidir. Tanrı’yı manipüle ederek Rab’den bir şeyler almak isteyen, refah müjdecilerinin ödülleri bellidir. Sahte davranışlarına karşılık sahip olabilecekleri tek ödül, en fazla diğer insanların beğenisi olabilir. Baba’dan bir ödül bekleyemezler.

Ancak pak, özverili ve yürekten veren kişi göksel bereketlere sahip olacaktır.

Öncelikle bir şey almak istemeden veren kişilerin, bu dünyada bir çok bereketlere sahip olduklarını da biliriz. Rab’bin böyle kişileri, böyle yürekleri bereketlediğini görürüz. Ancak burada bahsedilen günlük tecrübelerimizden ötedir. Göksel, sonsuz ödüllere sahip olacaklarından bahseder böyle kişilerin. Tanrı tarafında “aferin iyi ve güvenilir köle” diye teşvik edilecekler ve hak etmedikleri bir görkemle karşılaşacaktırlar.

Mirasımız yerde değil göktedir kardeşlerim, almak için vermeyelim, Tanrı’yı hoşnut etmek için verelim.

Gerçek bir inanlı…
Borazan çalarak değil sessizce verir.
Göstererek değil gizlide verir.
İstemeden değil sevinçle verir…

Kerem KOÇ