Antlaşmaya bir kez dahil olduysanız sonsuza dek antlaşmadasınız.
Metne göre bu, “sonsuza dek süren bir antlaşmadır.” Antlaşma altında olanlar seçilmişlerdir; ve Tanrı’nın seçici sevgisi değişmezdir. “Onlarla kalıcı bir antlaşma yapacağım: Onlara iyilik etmekten vazgeçmeyecek, benden hiç ayrılmasınlar diye yüreklerine Tanrı korkusu salacağım.” (YEREMYA 32:40). Tanrı azizleri o kadar çok sevecek ki onlardan hiç vazgeçmeyecek; ve azizler Tanrı’dan o kadar korkacaklar ki ondan vazgeçmeyecekler. Bu bir sonsuzluk antlaşması. Öyle olmalı; bu antlaşma kiminle yapıldı? İnananlarla yapılmadı mı? Ve onlar Mesih’le koalisyon yapıp birlik olmadılar mı? Mesih baştır, onlar da beden. Efesliler 1:22, 23. Bu, yakın bir birliktir, daha çok Baba Tanrı ve Mesih arasındaki birlik gibi. “Baba, senin bende olduğun ve benim sende olduğum gibi, onlar da bizde olsunlar.” (YUHANNA 17:21). Şimdi, Mesih ve azizler arasındaki birlik o kadar ayrılmaz ki asla feshedilemez ve antlaşma geçersiz hale gelemez; öyle ki esenlikle ölebilesiniz.
Thomas Watson
Tüm gerçek imanlıların itibarını görün. Onlar evlilik aracılığıyla Mesih’le birlik oldular! Burada sadece özümseme değil aynı zamanda birlik var; onlar yalnızca Mesih’e benzer değil aynı zamanda Mesih’le birler. Tüm azizler bu onura sahipler. Bir kral bir dilenciyle evlenince bu birlikten dolayı kadın, soylular sınıfına alınır ve kraliyet soyundan sayılır. Kötü insanların karanlığın prensiyle birlik oldukları gibi ve miras olarak onlara cehennemi uygun gördüğü gibi Tanrı yolunda yürüyenler de ilahi bir şekilde Krallar Kralı ve Rab’lerin Rab’bi Mesih’le birlik olmuştur. (Vahiy 19:16) Bu kutsal birlikten dolayı azizler meleklerden daha itibarlı sayılır. Mesih meleklerin Rab’bidir—kocası değil.
Thomas Watson
Aklanma sabit ve kalıcı bir şeydir, kaybedilemez. Arminyusçular aklanma öğretisinden cayarlar; onlara göre bugün aklanan yarın aklanmamış olabilir; bugün bir Petrus gibi olan yarın bir Yahuda olabilir; bugün Mesih’in bir üyesi olan yarın Şeytan’ın bir çocuğu olabilir. Bu, rahatsızlık veren bir öğretidir. Aklanmış kimseler lütfun alt seviyelerine düşebilir, ilk aşklarından vazgeçebilir, Tanrı’nın lütfunu bir süreliğine kaybedebilirler ama aklanmalarını kaybedemezler. Eğer aklandılarsa seçilmişlerdir ve seçilmişliklerinden düşemeyecekleri gibi aklanmalarından da düşemezler. Eğer aklandılarsa Mesih’le birlik olmuşlardır, öyleyse Mesih’in üyesi ondan kopabilir mi? Eğer aklanmış bir kimse Mesih’ten kopabiliyorsa herkes kopabilir ve dolayısıyla Mesih, bedeni olmayan bir baş olurdu.
Thomas Watson
Tanrı’nın tarafında olan her zaman çoğunluktadır.
John Knox
Aklanmayla vicdanımız huzur bulur; o, herhangi bir prensin tacındakilerden daha değerli bir mücevherdir. “imanla aklandığımıza göre, Tanrı’yla barışmış oluyoruz.” Huzur tüm dertlerimizi tatlandırabilir; suyumuzu şaraba çevirebilir. Ne mutludur aklanmış olan, Tanrı onu gücüyle korur ve Tanrı onu huzuruyla teselli eder! Aklanmadan gelen huzur, ölüm ve cehennem korkusunun panzehiridir. “Onları aklayan Tanrı’dır. Kim suçlu çıkaracak?” Romalılar 8:33, 34. Bu nedenle Mesih aracılığıyla gelen bu aklanma için çalışın. Bu ayrıcalık Mesih’e inanarak elde edilir. “İman eden herkes aklanır.” “Tanrı Mesih’i, kanıyla günahları bağışlatan ve imanla benimsenen kurban olarak sundu.” İman bizi Mesih’le birlik eder ve onunla birlik olduğumuzda onun erdemlerine ve onun aracılığıyla gelen kurtuluşa ortak oluruz.
Thomas Watson
Leontios’a göre, iki varlığın veya gerçeğin birleşmesi için üç yol vardı. İlki, arkadaşlıkta veya evlilikte olduğu gibi, sadece yakın ilişki içinde, yan yana, birbirine yakın olmaktı. Bu, Nestoriosçuların mantığındaki beden alma biçimiydi: insanlık ile tanrılığın birbiriyle iş birliği içinde olduğu iki doğa veya iki kişi. İkincisi, birleşerek “üçüncü bir şeye” -bir meleze- dönüşmekti. Böylece onların birleşiminden yeni bir doğa ortaya çıkar, yani ikisinin karışımıdır. Eutykesçilerin ve radikal monofizitistlerin tasarladıkları beden alış şöyleydi: insanlık ile tanrılık iki doğanın karışımı olan tek kişisel varlıktır ama ikisi de tamlık taşımaz. Yani, “iki şey öyle birleşirler ki, ayrı doğaları tek hipostasiste mevcut bulunurlar.” Bu Leontios’un beden alış görüşüydü ve bunu destekleyecek örnekler veriyordu. Örneğin, bir meşale ateş aracılığıyla tamamıyla birleşmiş hem tahta hem de alevdir -iki doğa-. Aynı şekilde, bir insan varlığında, insan varlığının kişisi aracılığıyla yaşadığı sürece beden ile can birleşmiş iki farklı doğadır. Her bir doğa bu üçüncü tür birleşmede kendi bağımsız varlığına sahip olabilecekken olmaz; üçüncü şeyi oluşturmadan iç içe geçerler, çünkü birinin hipostasisi veya varlığı aracılığıyla bir arada dururlar.
Roger E. Olson