1.Yuhanna 2:12-14
Tema: Ruhsal olarak seviyemiz ne olursa olsun daha da büyümeliyiz.
Yolda Fikri: Her birimizin farklı ruhsal seviyeleri olabilir fakat birbirimizi teşvik etmeli ve Tanrı Sözü’ne dayalı yaşayarak büyümeliyiz.
Okuma: 1.Yuhanna 2:12-14
Aslında bugün 15, 16 ve 17. ayetleri de inceleyecektik ancak vaazı yazıp bitirdikten sonra çok uzun olduğunun farkına vardım ve sadece 12-14 ayetlerine bakmaya karar verdim. Yuhanna, biliyorsunuz ki mektubunu kiliselere yazmıştı ve kilisede birçok kardeş vardı, bu kişilerin ruhsal hayatları birbirlerinden farklıydı.
Geçen hafta “kardeşlerinizi sevin” ayetlerine bakmıştık ve Yuhanna bu kardeşleri üç grup olarak inceliyor: Babalar, gençler ve çocuklar. Aslında babalar dediği zaman anneleri önemsememiş olmasından dolayı böyle yazmıyor. Dolayısıyla bu bölümü harfi harfine yorumlamıyoruz fakat bu kelimelerin başka bir şeyi anlattığı yorumunu çıkarıyoruz. Buradaki sıfatlar aslında kişilerin ruhsal durumlarını gösteriyor. Kilisede üç ruhsal seviye olduğunu görüyoruz, fakat her bir seviye kilise için büyük önem taşıyor çünkü topluluğa farklı yararları oluyor. Babalar, olgun olan inanlıyı temsil ediyor; gençler, olgunlaşan inanlıları; çocuklar ise olgun olmayan Hristiyanları temsil ediyor.
Yavrularım:
Yaşlı Yuhanna öncelikle kiliseye, “Yavrularım” diye sesleniyor. Bahsettiği kişilerin her biri Mesih’i kurtarıcı olarak kabul etmiş kişilerdir. Yuhanna, “Mesih uğruna günahlarınız bağışlandı” diyor. Bu kişilerin her biri Rab’bi seviyor ve O’nun ardı sıra gitmek istiyor, fakat bu insanlar kendi aralarında ruhsal gruplara ayrılıyor.
Çocuklar:
“Çocuklar” diye bahsettiği inanlıların oluşturduğu grup, iman hayatlarında sürekli birine ihtiyaç duyan kardeşlerimiz oluyor. Bu genellikle ilk kez Rab’be geldiğiniz dönem oluyor ki bunu çok doğal karşılıyoruz. Hatta İbraniler 5:12-13 şöyle diyor:
Şimdiye dek öğretmen olmanız gerekirken, Tanrı sözlerinin temel ilkelerini size yeni baştan öğretecek birine ihtiyacınız var. Size yine süt gerekli, katı yiyecek değil! Sütle beslenen herkes bebektir ve doğruluk sözünde deneyimsizdir.
Bu süreçte Tanrı’ya karşı çok büyük bir sevinç ve heyecan duyuluyor. Kafalarda onlarca soru oluyor ve öğrenmek için çaba sarf ediliyor. Bunun için Yuhanna “Baba’yı tanıyorsunuz” diyor. Onları teşvik ediyor -ki zaten Yuhanna’nın yazım tarzı Kutsal Kitap boyunca hep böyle teşvik edicir-: Bir nevi “Günahlarınız bağışlandı, artık Baba Tanrı’yı tanıyorsunuz, günahtan uzaklaşıyorsunuz, bunun için sevinin” diyor. Bu ruhsal seviye elbette ki geçici oluyor ya da olması gerekiyor diyelim. Bazen maalesef öyle hemen geçmiyor; hani vardır ya çocuk 8 yaşına gelmiştir ama henüz yemeğini kendi yiyemez, üstüne başına bulaştırır. İnsanlar da doğal olarak buna şaşırır tabii, “koca çocuk yemeğini bile yiyemiyor” derler. Bu örnekte de olduğu gibi, uzun süre imanda olup da hâlâ olgunlaşma yoluna girememiş insanlar olabiliyor. Tabii bir de 35 yaşında olup yemeğini kendi yiyemeyenler var, o çok kötü işte. (İncelemek için: 1. Korintliler 3:1, Galatyalılar 4:13, İbraniler 5:12-13)
Gençler:
Yuhanna, ikinci olarak gençlere yazıyor. Gençler iman hayatında olgunlaşmış ve kendilerine bakabilen kişilerdir. Hatta Yuhanna gençler için, “güçlü ve kötü olanı yenmişsiniz” diyor. Yani neye inandıklarını biliyorlar ve daha fazla olgunlaşmak için uğraşıyorlar; günahla savaşıyor, hatalarına bakıp bunu düzeltmek için uğraşıyorlar. İmanda gelişmeye çalışıyorlar. Bu gruptaki insanlar aynı zamanda yavaş yavaş hizmet etmeye de başlıyorlar. İsa hayatlarında çok önemli bir yerde oluyor. Bu grup, kiliselerde çoğunlukta olan gruptur: Çocuklar gibi değiller, kendi kendilerine yemek yiyebiliyorlar fakat küçük kardeşlerine yedirebilecek kadar da olgun değiller. Sorumluluğu verdiğinizde her zaman başarılı olamayabilirler, ciddi hatalar yapabilirler ve diğerlerinin de hata yapmasına (sürçmesine) neden olabilirler. Aslında bu gruptaki kardeşlerin sorumluluğu çok daha ciddidir çünkü Rab’bin sözünü iyi öğrenip imanda büyümeleri konusunda beklenti daha fazla oluyor. İmanda bir çocuk olanla bir genç olanı aynı seviyeye koymuyoruz, genç grubunda bulunanlardan beklentilerimiz daha fazla oluyor. Çünkü günahla savaşabiliyorlar ve ne yapmaları gerektiğini biliyorlar, fakat bazen yapmaları gerekeni yapmıyorlar.
Babalar:
Sonuncu grup ise “babalar”dır: Onlar imanda güçlü olan ve evin bir anlamda ebeveyni olan kişilerdir. Çocuklara onlar bakıyor, babalar gerektiğinde kendi davranışları ve sözleriyle çocuğu yönlendiriyor, çocuğun yemeğini yediriyor, gerektiği zaman çocuğun altını değiştiriyor, gençlerin yemeğini de önlerine koyuyorlar. İşin temizliği de onlardan soruluyor. Aslında “evin reisi” gibi görünüyorlar fakat bütün temizlik, bulaşık, boya badana gibi ne kadar kirli veya yorucu, yıpratıcı iş varsa onlardan soruluyor. Böyleleri “başlangıçtan beri var Olan’ı çok iyi tanıyorlar”, öyle ki bu insanlar Mesih’in gelişinden beri O’nun için yaşıyorlar. İmana geldiklerinden beri büyümek istiyorlar. İmanda böyle olgun olan kardeşleri gördüğümüzde heyecanlanıyoruz. Bir süre önce, Tiranüs İncil Okulunda otuz yıllık bir Türk pastörle tanıştım. Ben o zamanlar 21 yaşındaydım. Tanıştığım kişi otuz yıldır Hristiyanmış. Hayranlıkla karışık bir heyecan ve şaşkınlık duymuştum. Dile kolaydı… Otuz yıldan beri imanda yaşıyordu, hatta kendi kendime “Mutlaka Napolyon’la tanışmıştır” demiştim. Söylemek istediğim şey şu: İmanda olgun ve sevgi dolu olan insanlar bizler için gerçekten de teşvik edici oluyor. Tabii ki önemli olan sadece onlarla tanışmak değildir, önemli olan imanda onlar gibi olgunlaşmaktır.
Sonuç:
Peki ya sen imanının hangi aşamasındasın? Neredesin ve nerede olmak istiyorsun, kendine bu soruyu sor. Her Mesih inanlısı imanda büyümek için içten gelen bir arzu ve heyecan duymalıdır. Yuhanna bizleri teşvik ediyor; iman hayatımızda ruhsal aşamalar var ve bizler iman hayatımıza sıfırdan başlıyoruz, fakat bir inanlının ruhsal grafiği devamlı yükselmelidir. İlk önce çocuk olarak başlarız, sonra genç oluruz ve en sonunda olgunlaşıp gerçek birer yetişkin haline geliriz. Peki bundan sonra ne olur, ölür müyüz? Hayır, son seviyeye yükseliriz, yani dördüncü seviyeye. Bu da “Kutsallaşma”dır. Bu seviye aslında her birimizin ulaşması gereken seviyedir fakat hayatlarımızda ne kadar uğraşsak da bu seviyeye yükselemediğimizi görüyoruz. Ama vazgeçmeden, yılgınlığa ve bıkkınlığa (Şeytan’a) teslim olmadan Rab İsa’nın benzerliğine dönüşmek için Tanrı Sözü’nü daha fazla çalışmalıyız ve kendimizi eğitmeliyiz.
Her zaman bahsettiğimiz gibi duada, kutsal kitap çalışmasında, kiliseye gelme ve kilise otoritesi altında yaşamada, hizmette, tapınmada, sevgide, merhamette, kendimizi tamamen Rab’be teslim etmeliyiz. Ruhsal hayat da tıpkı fiziksel yaşam gibi gelişir ve büyür, yeter ki bunun üzerinde duralım.
Yolda: Bizler iman yolunda yürüyoruz, bu yolda yürürken türlü zorluklarla karşılaşıyoruz. Sıkıntılar yaşasak da sevinçlerimiz de oluyor. Unutmayalım ki attığımız ilk iman adımları bir bebeğin hayatta attığı ilk adımlar gibidir ve bebekler hep emeklemezler; kasları güçlendikçe, denge ve koordinasyonları arttıkça ayağa kalkıp yavaş yavaş yürümeye başlarlar. Zaman geçtikçe yürümekte yetkinleşirler ve koşmayı öğrenirler. Bu şekilde gelişip olgunlaştıkça kendi çocuklarına yürümeyi öğretmek için de hazır hale gelirler. Bizler de bu “Yol”da sorumluluğumuzun farkına varıp her gün ama her gün attığımız adımlarda göksel şeylere odaklanalım. Kendimize, “Mesih, bu durumda bizden ne yapmamızı bekler?” sorusunu sormalıyız: İşte ancak o zaman Rab’bin bizlerden istediği hayatı yaşayabiliriz.
Kerem KOÇ