Bize Ulaşın
viachristushizmetleri@gmail.com

YOLDA – BÖLÜM 3: GÜNAH VE KEFARET

1.Yuhanna 2:1-6

Tema: Günah

Yolda Fikri: Yolda günah işlersek Mesih bizi savunur, fakat yine de günah işlemeyin. 

Giriş

Yolda serisindeki ilk iki vaazımızda birçok şey öğrendik. Birincisi, bir yaşam sözü olduğunu ve bu sözün bizlere hayat getirdiğini ve paydaşlığımızı geliştirdiğini öğrendik; ikincisi, gittiğimiz yolun ışık olduğunu fakat başka bir yol daha olduğunu öğrendik, o yol da karanlıktır. Bu “Yolda” vaaz serisinin üçüncüsünde ise günahtan bahsedeceğiz.

Okuma: 1.Yuhanna 2:1-6

Yavrularım, bu şeyleri size günah işlemeyesiniz diye yazıyorum. Ve eğer biri günah işlerse, Baba’nın yanında bir savunucumuz doğru olan İsa Mesih vardır; kendisi bizim günahlarımız için kefarettir; ama sadece bizimkiler için değil, bütün dünyanın günahları için kefarettir. Biliyoruz ki O’nun buyruklarını gerçekleştirisek, O’nu tanıdığımızı biliriz. O’nu tanıyorum diyen ve O’nun buyruklarını gerçekleştirmeyen yalancıdır ve kendisinde gerçek yoktur; ama her kim O’nun sözünü tutarsa, gerçekten onda Tanrı’nın sevgisi tamamlanmış olur. O’nda olduğumuzu bununla biliriz. O’nda kaldığını söyleyen kişi, tıpkı O’nun yürüdüğü gibi kendisinin de yürümesi gerektir.

Günah İşlerseniz Mesih Sizi Savunur

Daha önce de bahsettiğimiz gibi Yuhanna bu mektubu yazdığı zaman oldukça yaşlıydı ve bunun için de mektubu yazdığı kardeşlere “yavrularım” diye sesleniyor. Yaşlı Yuhanna’nın bu mektubu yazmasının temel nedenlerinden bir tanesi, bizlerin günah işlememesini sağlamaktı. Daha önce de bahsettiğimiz gibi, Yuhanna bu yazıları yazarken gerçekten çok fazla sahte öğretmenin yaşadığı bir dönemde yaşıyordu. Bunun için çevre kiliselerdeki genç inanlılara en önemli öğütlerinden biri “günah işlemeyin” olmuştu. Günah işlemediğimiz zaman karanlıktaki yoldan yürümeyiz. Işıklı, aydınlık olan yoldan yürüyoruz. Tam da bu yüzden ışıkta olanların işleri aydınlık ve pak, karanlıktakilerin işleri ise kirli ve karanlıktır. Yuhanna, yazısına günah varsayımıyla devam ediyor. Elbette Yuhanna; yıllarca İsa’nın ardı sıra yürümüş, imanda yaşamış, vaazlar vermiş, yaşlı ve tecrübeli bir Hristiyan’dır. Kısacası, insanları iyi tanımakta, kolayca günaha düşebileceklerini bilmektedir. Bunun için sözlerine, “eğer biriniz günah işlerse” diye devam ediyor. Evet, gerçekten de aramızdan biri günah işlerse ne olacak? İşte aslında vaaz tam da burada başlıyor. Çünkü hepimiz günah işlemememiz gerektiğini biliyoruz. Ancak bu bilgiye rağmen günah işlemeyi sürdürüyoruz ve bunun da farkındayız. Yuhanna, günaha düşülmesi halinde ne olacağını söylüyor. Günah beraberinde ölümü getiriyor. Ama bizler günah işler işlemez yere düşüp yığılmıyoruz. Çünkü merhametli olan Tanrı’nın bir planı var. John Calvin bu ilk iki ayeti okuduğu zaman “İşte tüm İncil’in özü” demiştir. Neden? Çünkü günah işleyen Mesih inanlısının bir savunucusu vardır. Aslında bu ayette yer alan ve “Kurban” olarak çevrilen sözcük “Kefaret” diye çevrilmeliydi. Çünkü burada kullanılan sözcüğün “öfkeyi yatıştırmak, gazabı sakinleştirmek” gibi bir anlamı vardır. Çevirinin anlatılmak istenen şeyi tam anlamıyla karşılamadığını düşündüğüm için bu bölümü kendim çevirdim. Kurban öğretisi aslında biraz farklıdır: Ortada bir ceza vardır ve cezayı çeken kişinin yerine bir kurban sağlanır. Kurban edilen o canlının kanı sizin kanınızın yerine geçer. Bu, başka bir canlının kanı aracılığıyla aklanmadır. İsa Mesih de bizi, kurban edilen bir kuzu gibi kendi kanıyla temizlemektedir; kendisini, bizim günahlarımız için feda etmektedir. Fakat buradaki ayetler bunu anlatmıyor. Mesih’in savunma görevini üstlenen bir avukat gibi hareket ettiğini ve ödenmesi gereken cezayı kefaret sonucu bağışlattığını söylüyor. Başka bir deyişle; İsa Mesih, Adil ve Kutsal Yargıç olan Baba Tanrı’nın karşısında bizleri bir savunma avukatı gibi savunmaktadır. Peki mahkeme ortamını betimleyen bu durumda İsa ne yapıyor “Müvekkilim suçsuzdur Yargıç Bey” diyerek yalan mı söylüyor? Hayır. Kuşkusuz günümüz dünyasında birçok avukat, meslekleri gereği suçluları savunmak zorunda kalmaktadır. Nasıl ki savcılık itham makamı ise ve sanıkları hazırladıkları iddianame ile suçlamakta ise; nasıl ki yargıç yargılama makamını temsil etmekte ve sanığı yargılamakta ise, avukat da savunma makamını oluşturur ve sanık olan müvekkilinin mümkünse ceza almamasını, alacaksa da olabildiğince az bir cezaya çarptırılmasını sağlamaya çalışır. Bunun için de yasadan kaynaklanan hafifletici nedenlere dayanırlar. Peki İsa Mesih de bizi savunmak için böyle mi hareket ediyor? Kesinlikle hayır. Çünkü İsa Mesih bizi bu dünya için değil, sonsuz yaşama kavuşabilelim diye savunmaktadır. Bu nedenle ne dünyanın bilgeliğine, ne de dünyevi yasalarda yer alan hafifletici nedenlere ve yasal boşluklara dayanmaktadır. Peki Tanrı karşısında bizi bu şekilde savunmuyorsa, yaptığı tam olarak nedir? İsa Mesih, müvekkilinin (bizlerin) suçlu olduğunu bilmekte ve bunu inkâr etmemektedir. Hangimiz bir suç işlediğinde suçlu olduğumuzu yargıcın huzurunda açığa vuran, bizi suçsuz çıkarmak için uğraşmayan ya da daha hafif ceza almamız için çabalamayan bir avukat ister? Günümüz dünyasında böyle bir şey hayal etmek olanaksız gibidir. İsa Mesih, tüm diğer avukatlardan farklı olarak Yargıç Baba Tanrı’nın karşısında şöyle demektedir: “Müvekkilim suçludur ama bu suçun cezasını ödeyemez. Bu nedenle suçunun cezasını ben üstleniyorum ve onun yerine bu cezayı ben çekeceğim. ” İşte bu ayetlerde okuduğumuz kefaret öğretisi budur. Peki bu kefaretin bedeli nedir? Parayla ya da maddi başka bir şeyle ölçülebilir, karşılanabilir bir şey midir? Kefaretin bedeli günahsız bir kurbandır, günahsız bir insandır. Ayetler bu konuda, “kendisi günahlarımız için kefarettir” diyor. Kendi bedeni ile bizim bedenlerimizi ve ruhlarımızı kurtarıyor. Bu verilen Kutsal Kefaret sadece bizim için değil fakat tüm dünya için geçerli ve yeterlidir. Başka bir deyişle, bu fedakârlık tüm dünyayı kurtarabilecek güçte bir fedakârlıktır. Fakat bizler için bu kurtuluş kayıtsız şartsız bir kurtuluş değildir ve bu bakımdan İsa Mesih’e iman etmeyenleri kurtarmamaktadır. Çünkü Tanrı adildir ve suçlu olan, onu inkâr eden birine merhamet etmez. Eğer Tanrı herkesi kurtarırsa o zaman nasıl adil olabilir? Bu durumda suçunun cezasını ödemeyen herkes kurtulmuş olur. Ancak Kutsal olan Tanrı kendisiyle çelişmez.

Yine de Günah İşlemeyin, O’nun Yolunda Yürüyün

Eğer kefaret gerçekse, eğer Mesih bizleri gerçekten de kurtardıysa, bu durumda bir Hristiyan hiç iyilik yapmadan da kurtulabilir mi? Bu soruya hem evet, hem hayır şeklinde cevap verebiliriz. Evet diyebiliriz, çünkü bir kişi gerçekten de hiç iyilik yapmadan Tanrısal anlamda kurtuluşa kavuşabilir. Söz gelimi, ölüm döşeğinde olan ve yaşamı günah içinde yaşamış biri eğer ölüme giderken yürekten tövbe ederse Tanrı bunu işitir, çünkü Rabbimiz çok merhametlidir ve bizler iman ile kurtuluşa inanıyoruz. Bir örnekle açıkladığımız gibi, kişi yürekten tövbe edip iman ederse kurtulur. Yukarıda sorduğumuz soruya aynı zamanda hayır diyebiliriz, çünkü İsa Mesih’i kurtarıcısı olarak kabul ettiğini söyleyip Rab’bin yolunu takip etmeyen biri aslında hâlâ karanlıkta yaşamaktadır. Mesih’i takip ediyorum diyen herkeste Mesih yoktur.

Yuhanna da bizim gibi düşünmektedir. Nitekim ayetler şöyle demektedir:

Biliyoruz ki O’nun buyruklarını gerçekleştirirsek, O’nu tanıdığımızı biliriz. O’nu tanıyorum diyen ve O’nun buyruklarını gerçekleştirmeyen yalancıdır ve kendisinde gerçek yoktur; Ama her kim O’nun sözünü tutarsa, gerçekten onda Tanrı’nın sevgisi tamamlanmış olur. O’nda olduğumuzu bununla biliriz. O’nda kaldığını söyleyen kişi, tıpkı O’nun yürüdüğü gibi kendisinin de yürümesi gerektir.

Mesih’te olan Mesih’te yaşar. Günahtan nefret etmek, gerçek bir Hristiyanın imanına işaret eder ve gerçek bir inanlı Rab’de güçlenmek için daha çok çalışır. Rabbi seviyorsanız Rab’bin arzusunu gerçekleştirmek istersiniz. Çocuklarımız da aynı bizler gibi itaat etmemekte ısralılar’ öyle değil mi?

Yolda Yalnız Değiliz

Bu Yol’da yalnız değiliz. Her şeyden önce günahsız, Tanrı’ya benzer yaşayabilmemiz için Kutsal Ruh bizleri destekler ve teşvik eder. Günah işlediğimizde, İsa Mesih çekmemiz gereken cezayı kendisi ödediği için kaygı duymamıza gerek yoktur. Ne var ki, bu gerçeğe rağmen gerçek bir inanlı Rab’de günah işlememesi gerektiğini bilir ve günahtan kaçınmak için sonuna kadar çabalar. Çünkü bu, Tanrı’yı hoşnut eder ve bizler Tanrı’yı sevdiğimiz için O’nu hoşnut eden şeyleri yapmak isteriz. Bugün öğrendiklerimize kısaca göz atarsak; iman ettikten sonra dahi günah işlemeyi sürdürdüğümüzü, ancak İsa Mesih’in günahlarımızdan dolayı çekmemiz gereken cezayı bizim yerimize çektiği için kurtulduğumuzu öğrendik. Ayrıca bize düşenin, İsa Mesih’in yapmış olduğu fedakârlığı iyi anlayıp onun arzusuna uygun bir şekilde yaşamamız ve günahtan kaçınmamız gerektiğidir.

Dünyanın en yetenekli, en iyi avukatı bile kendisini Kutsal Yasa karşısında savunamaz, aklayamaz ve sonunda suçlu çıkar. Öyleyse bizler Tanrı’nın karşısında nasıl aklanabiliriz? 2 milyar kişi Hristiyan olduğunu söylüyor, peki gerçekten Hristiyan mıyız? İnanlı değilken kendimize, “bu hayattan ne istiyorum” sorusunu soruyorduk, ama şimdi “Tanrı ne istiyor” diye sormalıyız.

Kerem KOÇ