Bize Ulaşın
viachristushizmetleri@gmail.com

YARGIYLA İLGİLİ DERSLER / MATTA 7:1-6

Önerme: Başkalarına karşı yargılayıcı, sert bir tavır ikiyüzlülüğe ve nihayetinde keskin yargılara yol açacaktır. Bunun aksine, önce içimize bakmalıyız ve sağduyulu bir biçimde yargılamalıyız.

Giriş

Her gün seçim yapmak zorundayız: Hangi kıyafetleri giyeceğimizi, hangi insanlarla konuşacağımızı seçeriz. Zamanımızı ve paramızı nasıl harcayacağımız konusunda kararlar alırız. Hatta neyin kötü, neyin iyi veya en iyi olduğunu bile değerlendirmek zorunda kalırız. Bu seçimler ya da “yargılar” insan olmanın bir parçasıdır. Dünyayı bu şekilde değerlendirir ve dünyayla bu şekilde etkileşime geçeriz. Bu nedenle, yargıda bulunmanın bir gereklilik olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Dağdaki Vaaz’da inceleyeceğimiz bir sonraki pasajda, İsa’nın insanları yargılamamız gerektiğini söyleyerek başlaması bunun için şaşırtıcıdır. Bu buyruğu anlamak için öncelikle İsa’nın ne tür bir yargıdan bahsettiğini kavramamız gerekiyor.

  1. Hukuksal yargılar: İsa, vaazında insansal hukuk sistemlerinden bahsetmediği için bu pek olası görünmemektedir. Ayrıca, Tanrı’nın Kutsal Yazılar’da hâkimlerin, kötülüğü cezalandırarak ve iyiliği ödüllendirerek adil yargılarda bulunması gerektiğini söylemektedir.
  2. Neyin iyi veya yanlış, neyin faydalı veya zararlı olduğunu ayırt etmek: İsa, bu tarz bir yargıdan da bahsediyor olamaz çünkü Dağdaki Vaaz’da ve Kutsal Kitap’ın genelinde bizlere, yaşamı bilgece ayırt etmeyi ve kötülükten uzak durmayı öğretir.
  3. Diğer insanları suçlamak: Bu tarz bir yargı, başkalarına karşı gururla yapılan türden bir yargıdır. Böyle bir yargı, “İnsanları sert bir şekilde, merhametli ya da şefkatli olmadan değerlendirmek” anlamına gelir. Başka bir insanın statüsünün, eylemlerinin ya da motivasyonlarının olumlu veya olumsuz değerini sevgi olmadan karar vermek anlamına gelir. Bugünkü pasajımızda İsa kesinlikle bu tür bir yargıdan bahsetmektedir.

Öyleyse yargılamanın, üçüncü kategorideki suçlayıcı tutumunu aklımızda tutarken Tanrı’nın Sözü’nü okuyalım:

“Başkasını yargılamayın ki, siz de yargılanmayasınız. Çünkü nasıl yargılarsanız öyle yargılanacaksınız. Hangi ölçekle verirseniz, aynı ölçekle alacaksınız. Sen neden kardeşinin gözündeki çöpü görürsün de kendi gözündeki merteği farketmezsin? Kendi gözünde mertek varken kardeşine nasıl, ‘İzin ver, gözündeki çöpü çıkarayım’ dersin? Seni ikiyüzlü! Önce kendi gözündeki merteği çıkar, o zaman kardeşinin gözündeki çöpü çıkarmak için daha iyi görürsün. Kutsal olanı köpeklere vermeyin. İncilerinizi domuzların önüne atmayın. Yoksa bunları ayaklarıyla çiğnedikten sonra dönüp sizi parçalayabilirler.”
—Matta 7:1-6

İsa nasıl yargılamamız ve nasıl yargılamamamız hakkında bir ders öğrenmemizi istiyor. Öyle ki bunu Mesih’in Krallığını yansıtacak şekilde yapalım. İsa’nın bizlere Matta 7:1-2’de öğrettiği ilk derse bakalım:

1. Mümkün olduğunca suçlamaktan kaçınmalıyız.

“Başkasını yargılamayın ki, siz de yargılanmayasınız. Çünkü nasıl yargılarsanız öyle yargılanacaksınız. Hangi ölçekle verirseniz, aynı ölçekle alacaksınız.”
—Matta 7:1-2

İsa bu bölümde, başkalarını yargılamanın sonuçlarıyla ilgili bizleri uyarmaktadır. Etrafındaki kişilere karşı günahkâr bir yargı ve suçlama örüntüsü gösteren herkes, Tanrı’nın yargısı altında kalacaktır. Başka bir kişiyi yargılamak zorunda olduğumuz zamanlar gelecektir. Bu konu hakkında daha sonra konuşacağız ancak mümkün olduğunca başkalarını yargılamaktan kaçınmalıyız.

Başkalarının kusurlarını ve zayıflıklarını kolayca görebiliyorsanız, bu tarz bir yargılama biçimiyle mücadele ediyor olabilirsiniz. Kendinizi sürekli başkalarıyla kıyaslıyor ve daha iyi olduğunuzu düşünüyorsanız, yargılayıcı bir insansınız. Kendi fikrinizin her zaman en iyisi olduğunu hissediyorsanız, muhtemelen yargılayıcı olma konusunda mücadele ediyorsunuz. Çok fazla dedikodu yaptığınızı fark ediyorsanız, bu günah genellikle başkalarını yargılayan bir yürekten kaynaklanmaktadır. Peki doğru tepki nedir? İsa basitçe şöyle diyor: “…başkalarını yargılamayın.”. Etrafımızdaki insanların iyi veya kötü bir iş yapıp yapmadığını değerlendirmek bizim görevimizmiş gibi yaşayamayız. Bazen, işteyken herkesin patronu gibi davranabilir ve her gün diğer çalışanları değerlendirebiliriz: Mesih’in öğrencilerinin yüreği böyle değildir. Aksine, İsa’nın takipçileri tüm yargının bir gün Mesih tarafından verileceğine güvenmek zorundadır. İsa, yapılmış her yanlışı düzeltecektir. Ama siz, başkalarını yargılamaya çalıştığınızda kendinizi Nihai Yargıç olan Tanrı’nın yerine koyarsınız. Bu yüzden İsa bizlere, başkalarını yargılayarak yaşayan insanların bir gün yargının altında kalacağını ve başkalarının hakkında vardıkları yargıların hesabını vermek zorunda kalacağını söyler.

Çocukken üç erkek kardeşimle beraber büyüdüm ve kuralları takip ettiklerinden emin olmaya bayılırdım. Dürüst olmak gerekirse, çoğu zaman kuralları önemsemezdim. Ancak insanların uslu bir çocuk olduğumu düşünmelerini önemserdim. Eğer kardeşim Jared akşam yemeğinden önce abur cubur yiyorsa ona, ebeveynlerimizin bundan hoşnut olmayacağı hakkında bir ders verdiğimden emin olurdum. Eylemlerim “Bana bak, ben kurallara uyuyorum.” diyordu. Kardeşimi yargılamamın; ebeveynlerime duyduğum saygıyla veya sevgiyle uzaktan yakından alakası yoktu, kendime duyduğum sevgiyle alakası vardı. Ebeveynlerim; kardeşimin eylemlerini onlara anlattığımda bana, “Greg, onun ebeveyni sen değilsin! Kardeşinin yaptığı şeylerle ilgili endişelenmene gerek yok. Bırak onunla biz ilgilenelim.” derlerdi. İsa da aynı şeyi söylüyor: Mesih’teki kardeşini yargılama, bırak onlarla İsa ilgilensin; sen sadece İsa’yı takip etmeye devam et.

Bu nedenle, yargıyla ilgili ilk ders mümkün olduğunca başkalarını suçlamaktan kaçınmamız gerektiğidir.

İkinci dersi ise Matta 7:3-5 ayetlerinde bulacağız:

2. Başkalarını yargılamadan önce kendimizi değerlendirmeliyiz.

“Sen neden kardeşinin gözündeki çöpü görürsün de kendi gözündeki merteği farketmezsin? Kendi gözünde mertek varken kardeşine nasıl, ‘İzin ver, gözündeki çöpü çıkarayım’ dersin? Seni ikiyüzlü! Önce kendi gözündeki merteği çıkar, o zaman kardeşinin gözündeki çöpü çıkarmak için daha iyi görürsün.”
—Matta 7:3-5

Burada İsa, uygun bir şekilde yargılamayı daha iyi anlayabilmemiz için bir örnek veriyor: Başkalarını yargılamak, kardeşimizin gözündeki merteği ya da çöpü görmek gibidir. Bununla beraber, gözümüzün önünde kocaman, ağır bir tahta parçası olduğu gerçeğini görmezden geliriz. Bu komik bir benzetme olacak ama yüzünüze büyük tahta bir levhanın yapıştığını ve kardeşinizin gözündeki çapağı temizlemeye çalıştığınızı düşünün. İsa, kardeşinize yardım etmek istiyorsanız önce kendi sorunlarınızı halletmeniz gerektiğini söylüyor.

Bu vaazı hazırlarken kendi yüreğimi değerlendirmem ve bu konuyla ilgili Tanrı’nın karşısına çıkmam gerekti. Bunun nedeni, yargılayıcı bir tutuma sahip olmanın geçmişteki en büyük başarısızlıklarımdan biri olmasıdır. Sürekli kendimi başkalarıyla karşılaştırma ya da insanların yaptıkları şeyleri benden farklı yapıyorlar diye eleştirel olma konusunda mücadele etmeliyim. Eşime soracak olursanız, maalesef, ona ve başkalarına karşı sert olduğumu söyleyecektir. İnsanlardan çok fazla şey bekleyebiliyorum ve başkalarının benim yolumu takip etmeleri gerektiğini düşünüyorum. Ve benden başkalarını yargılamayla ilgili olan bu pasajı vaaz etmem istendi. Ancak hâlihazırda gözümün önünde kocaman bir çöp var. Gerçek şu ki bu dersi ben de öğrenmeye çalışıyorum ve tek yapabileceğim şey bu dersi benimle öğrenmenizi istemektir.

Zaman zaman uygun bir biçimde yargılamamız gerekecektir ve bunu yaparken öncelikle kendi başarısızlıklarımıza bakmalıyız. Başkalarının hatalarını görme konusunda hızlı davranmayın, özellikle aynı hatayı siz de yapıyorsanız. İsa, bunu görmezden gelmeyi “ikiyüzlülük” olarak adlandırıyor. Bu, bir şeye inandığımızı söyleyip uygulamamak anlamına gelir. İsa bazı yargılarda bulunabileceğimizi söylüyor. Hatta, “gözünüzdeki çöpü çıkarın öyle ki kardeşinizin problemlerine ve başarısızlıklarına yardımcı olabilirsiniz” diyor. Ancak, Kutsal Ruh’tan aynı dersi öğrenmeyi istemedikçe başkalarının sorunlarına bakmayın.

Tennessee’deki kilisem, bazı kardeşler Mesih’e itaat halinde yaşamadığı için zor zamanlardan geçti. Liderlik ekibimiz, yıl boyunca bu kardeşlerle defalarca konuştuktan sonra onları kiliseden ayırmamız gereken bir kilise disiplinine başlamak zorunda kaldı. Ancak bunu yapmadan önce önderlerimizden birisi kilisede kişisel bir tövbe zamanından geçmeyi teklif etti. Diğer ailenin durumuyla ilgilenmeden önce Tanrı’nın, kilisemizdeki insanlarda değişmesini isteyip istemediğini gördüğümüz ve günahlarımızı itiraf ettiğimiz bir zaman oldu. Tanrı; bizi bu aileyle ilgili bir yargıda bulunmaya çağırmıştı, ancak yüreğimizde itiraf etmemiz gereken bir günah olup olmadığını değerlendirmeden bunu yapmamız yanlış olurdu.

Fakat size şunun sözünü vermek istiyorum: Eğer Tanrı’nın çocuğuysanız İsa Mesih’te tamamen bağışlandınız. İsa sadece en büyük yargıç değildir, aynı zamanda kurtarıcımızdır: Çarmıhta öldü, öyle ki adil bir yargıç ve merhametli bir kurtarıcı olsun. Günahlarınızı itiraf ederseniz, Mesih’te tam bir bağışlanmaya sahip olacağınızdan emin olabilirsiniz ve bağışlanmayı bularak Mesih’te başkalarına da yardımcı olabilirsiniz. Bunu suçlayan hâkimler olarak değil ama inanılmaz bir merhamete kavuşmuş Mesih’in alçakgönüllü araçları olarak yaparız.

İsa’nın bize yargı konusunda öğretmek istediği son ders Matta 7:6’da bulunur:

3. Mesajımızın uygun alıcılarını ayırt etmeliyiz:

“Kutsal olanı köpeklere vermeyin. İncilerinizi domuzların önüne atmayın. Yoksa bunları ayaklarıyla çiğnedikten sonra dönüp sizi parçalayabilirler.”

—Matta 7:6

Öncelikle ayeti açıklasam daha iyi olur. Elimizdeki birçok çeviride 6. ayeti okuduğumuzda kulağa, domuzların ve köpeklerin bizleri ayaklarıyla çiğnediği ve parçalara ayırdığı gibi geliyor. Bu, kullanılan dilden ve domuzların insanlara saldırmadığını bildiğimizden dolayı kafa karıştırıcı bir çeviri olabilir. Bunu, domuzların incileri çiğnediği ve köpeklerin dönüp bizleri parçaladığı şeklinde anlamamız daha doğru olacaktır. İsa’nın bu özdeyişinde, hayvanların önüne değerli şeyler atmamamız gerektiğini görüyoruz. Eğer atarsak, hayvanlar bu hazineye ya saygısızlık edecekler ya da dönüp bize saldıracaklar.

Peki bu öğreti ne anlama geliyor? Dürüst olmak gerekirse, bu zor bir ayet. İsa, az önce bizlere neden başkalarını yargılamamamız gerektiğini anlattı. Bununla birlikte, öğrencileri yargıda bulunmanın her zaman kötü olmadığını anlasınlar diye İsa, doğru bir yargının ne zaman yapılması gerektiğini de açıklıyor. Mesajımızı verirken pasajımız bunu “kutsal olan” ve “inciler” diye tanımlıyor, kime vermemiz ve nasıl vermemiz gerektiğini ayırt etmemiz gerekiyor. Birçokları, Tanrı’nın mesajını kutsal bir şeymiş gibi almayacaktır. Aksine, bu daha fazla nefret etmelerine bile yol açabilir. Bu tarz insanları Tanrı’nın yargısına bırakıyoruz. Tıpkı değerli incilerinizi alıp domuzlar oynasın diye ahıra atmadığınız gibi, sessiz olmamız gereken uygun zamanı ve müjdenin hazinesini tehlikeli bir ortama atmamamız gerektiğini bilmeliyiz.

Bu, “Müjdeyi zor insanlarla paylaşmayalım” anlamına kesinlikle gelmiyor; “İşler zorlaştığında pes edelim” anlamına da gelmiyor. İsa’nın; O’nu taşlamak isteyen insanlara, krallık hakkında vaaz verdiğini görüyoruz ve Pavlus’un yargılanırken müjdeyi vaaz ettiğini görüyoruz. Ancak, bence İsa; öğrencilerini vaaz etmeleri için farklı kentlere yolladığı zaman benzer bir şey dedi. Hızlıca birkaç pasaj sonrasına, Matta 10:12-15’e bakalım:

“Onun evine girerken, evdekilere esenlik dileyin. Eğer evdekiler buna layıksa, dilediğiniz esenlik üzerlerinde kalsın; layık değillerse, size geri dönsün. Sizi kabul etmez, sözlerinizi dinlemezlerse o evden ya da kentten ayrılırken, ayaklarınızın tozunu silkin. Size doğrusunu söyleyeyim, yargı günü o kentin hali Sodom’la Gomora bölgesinin halinden beter olacaktır.”
—Matta 10:12-15

İsa’nın, başkalarını suçlama konusundaki öğretisini dinleyenler ve bunun insanları asla yargılamadığımız anlamına geldiğini düşünenler için bu son öğreti karşımıza çıkıyor. İnsanları müjdesel bir bakış açısıyla değerlendirmek için bilgeliği kullanmak zorundayız. Tanrı’nın bilgeliğini vaaz etmenin, krallığın mesajını ucuzlaştıracağı zamanlar olacaktır. Böyle durumlarda, Tanrı’ya nihai yargıç olarak güveniyoruz ve diğer insanların kaderini O’nun ellerine bırakıyoruz.

Sonuç

Doğru bir şekilde, bilgece yargılarda nasıl bulunabileceğimiz bu kısa metinde ele alamayacağımız geniş bir konudur. Bununla birlikte, bu; dünyadaki tüm kiliselerde en çok göz ardı edilen günahtır çünkü kendi kendini aklar. Burada demek istediğim şey, kardeşlerimizi yargılamanın bizi kutsal hissettirdiğidir; sanki başkalarını yargılamamız gerekiyormuş gibi davranırız. Ancak Mesih bunu kutsal olmak yerine çirkin buluyor. Başka bir Hristiyan’ın parasını nasıl harcadığını yargılıyoruz, bizimle aynı eğitim seviyesine ya da statüye sahip olmayan insanlara yukarıdan bakıyoruz, arkadaşlarımızın ve komşularımızın başarısızlıklarını herkes duyacak şekilde başkalarıyla paylaşıyoruz. Eşlerimizi ya da çocuklarımızı, kendimizin defalarca yaptığı hataları yaptıkları için azarlıyoruz.

Pavlus; Roma’daki kiliseye, yiyecek standartları konusunda tartıştıkları zaman bu dersi öğretmeye çalışıyor. Romalılar 14:3-4’te şöyle diyor:

“Her şeyi yiyen, yemeyeni hor görmesin. Her şeyi yemeyen, yiyeni yargılamasın. Çünkü Tanrı onu kabul etmiştir. Sen kimsin ki, başkasının kulunu yargılıyorsun? Kulu haklı çıkaran da haksız çıkaran da efendisidir. Kul haklı çıkacaktır. Çünkü Rab’bin onu haklı çıkarmaya gücü vardır.”
—Romalılar 14:3-4

Yargılayıcı bir yüreğin tedavisi nedir bilmek ister misiniz? Bizim ve Hristiyan kardeşlerimizin efendisi İsa Mesih’in bir gün her şeyi düzelteceğine iman etmektir. Bize, Tanrı’da inanılmaz bir merhamet gösterildiği için başkalarına merhamet göstermemiz gerektiğinin farkına varmaktır. Gazabını, bizim adımıza İsa Mesih’e yüklemeseydi hâlâ Tanrı’nın yargısı altında olduğumuzun farkına varmaktır. Çarmıhı bir yargı yeri olarak kavradığınızda başkalarını nasıl yargıladığınız da değişecektir.

Greg Cline