Bize Ulaşın
viachristushizmetleri@gmail.com

NASIL DUA ETMELİYİZ? / MATTA 6:5-15

Matta 6:1-4’te “maddi yardımları nasıl vermeliyiz” konusunu incelemiştik. Ancak -özellikle de- bu ilk ayetlerde maddi yardımlar, dua ve oruç gibi konuların özverili ve içten bir şekilde olması gerektiği bağlamını açıklamıştık. İki yüzlülüğünün ne olduğu hakkında konuşmuştuk (Matta 6:1-4 vaazına bkz.). Bugün aynı bağlam içerisinde dua konusunu çalışacağız.

Kutsal Yazılar, yüreğimizde ne olursa olsun Tanrı’nın bizi işittiğini ve yanıtlayacağını söylemektedir. Tanrı; sadece sıkıntılı, zorluk çektiğimiz, üzüntülü durumlarda değil, her durumda kendisine yaklaşabileceğimiz bir Baba olduğunu açıklamaktadır. Kendisi ile bir ilişki içerisinde olmamızı ister.

Hiç kaygılanmayın; her konudaki dileklerinizi, Tanrı’ya dua edip yalvararak şükranla bildirin.

Filipililer 4:6

Dua; gururu ve güvendiğimiz gücümüzü bir kenara itip, alçakgönüllülüğü kuşanarak, Rab’be güvenerek ihtiyaçlarımız için O’na gitmektir. Unutmamalıyız ki doğru dua, Tanrı’yı doğru tanımakla gelir. Doğru tapınma, Tanrı’yı doğru kavramakla gelir. İşte bunun için İsa’nın dua hakkında ne öğrettiğine göz atabiliriz.

Okuma: Matta 6:5-8

“Dua ettiğiniz zaman ikiyüzlüler gibi olmayın. Onlar, herkes kendilerini görsün diye havralarda ve caddelerin köşe başlarında dikilip dua etmekten zevk alırlar. Size doğrusunu söyleyeyim, onlar ödüllerini almışlardır. Ama siz dua edeceğiniz zaman iç odanıza çekilip kapıyı örtün ve gizlide olan Babanız’a dua edin. Gizlilik içinde yapılanı gören Babanız sizi ödüllendirecektir. Dua ettiğinizde, putperestler gibi boş sözler tekrarlayıp durmayın. Onlar söz kalabalığıyla seslerini duyurabileceklerini sanırlar. Siz onlara benzemeyin! Çünkü Babanız nelere gereksinmeniz olduğunu siz daha O’ndan dilemeden önce bilir.
Matta 6:5-8

İsa, bu pasajda dua ile ilgili iki problemi işaret ediyor.

İkiyüzlülük

Birincisi; dua eden kişilerin, caddelerin köşe başında görülebilir bir şekilde dua ettiklerini söylüyor. Havralarda, sinagoglarda dua ettiklerinde, diğerlerinden kendilerini ayıracak bir şekilde davranıyorlar: Böylece insanlar onları görsün ve onlar hakkında iyi düşünsünler. İnsanlar, onların ne kadar dindar olduklarını düşünüp onlar hakkında iyi yorumlar yapsınlar. Şüphesiz ki bu, insanların problemidir: Biz; diğer insanların, bizim hakkımızda iyi düşünmesini isteriz. Bunun için insanlar internetten yaptıkları paylaşımların beğenilmesini, kendilerinin takip edilmesini isterler. Ancak burada bahsettiğimiz insanların önünde pak bir yaşam sürerek beğenilme konusu değildir. İsa burada daha çok sahte, ikiyüzlü ve Tanrı’yı yüceltmeyen bir motivasyon olduğunu söyler.

Dua, Tanrı ile konuşmaktır ve insanların bu özel ibadeti bilmesine gerek yoktur. Dolayısıyla gizlilik içinde yapılması gerekir. Gösteriş için yapılan duanın, Tanrı’nın gözünde bir değeri yoktur. (Doğruluğunuzu insanların gözü önünde gösteriş amacıyla sergilemekten kaçının. Yoksa göklerdeki Babanız’dan ödül alamazsınız.)

Boş Sözler (Yürekten Yoksun Dua)

İsa’nın bu pasajda dua ile ilgili işaret ettiği ikinci problem ise, boş sözler kullanmakla ilgilidir. Bakın, John Stott bu konuda ne der:

İkiyüzlülük, dua sırasında kaçınılması gereken tek günah değildir; “boş sözler tekrarlayıp durmak” ya da anlamsız, mekanik ifadeler de kaçınılması gereken başka bir günahtır. Bunların ilki Ferisiler’in, ikincisi ise diğer uluslardan gelenlerin ya da putperestlerin (ayet 7) budalalığıdır. İkiyüzlülük, duanın amacının kötüye kullanılmasıdır (bunu Tanrı’nın yüceliğinden, benliğin yüceliğine saptırır); laf kalabalığı ise duanın doğasının kötüye kullanılmasıdır (bunu Tanrı’ya gerçek ve kişisel bir şekilde yaklaşmaktan sadece bazı sözleri tekrarlayıp durmaya dönüştürür).
—Stott

Buradaki Grekçe “battalogeō” sözcüğü Kutsal Kitap’ta sadece burada geçmekle kalmaz, aynı zamanda sözcüğün bu metindeki alıntılar dışında kullanımına rastlanmamıştır. Düşünülen anlamı ise “söz kalabalığı”, “boş kelimeleri tekrarlama” gibi olduğu düşünülür. Ancak burada “boş sözler” kelimesindeki vurgunun “boş” kelimesinde olduğunu unutmayalım. İsa’nın söylemek istediği aynı duayı tekrarlamamamız değildi, kendisi de Getsamani bahçesinde aynı duayı art arda etti.

Ama boş, anlamsız, tekrar eden kelimelerin sadece söz kalabalığı yaptığını, gerçek duanın yürekten bir yalvarış olduğunu anlatmak istiyordu. Duamızın, aynı kelimeyi sürekli tekrarlayan mantralar gibi olmasını istemiyordu. Çünkü Tanrı’nın kişisel olduğunu anlamamızı istiyordu.

Ben bir seferinde bir Katolik cenazesindeydim. Arkadaşımızın annesi ölmüştü ve Katolik Kilisesinin üyesiydi. Papaz, ölü için dua ediyordu. Papaz, aynı duayı ezbere bir şekilde arka arkaya ritimli bir şekilde söylüyordu. Ses tonunda, Tanrı’nın önünde yüreği acı içerisinde olan birinin değil de sürekli her cenazede aynı duayı ezbere söylediği için bıkmış olan birinin tonu vardı. Eşimle göz göze geldik. Daha önce hiç böylesine rahatsız edici bir ortamda bulunmamıştık. Papaz hızlı hızlı aynı duayı yaklaşık 45 dakika boyunca okudu. Durumu izledikçe düşüncelerimde, bu duanın bulunduğumuz binadan bile çıkmadığını hissettim.

Eminim ki kendi hayatlarımızda da her gün aynı duayı tekrarlayan ve Tanrı ile hiçbir ilişkisi olmayan birçok kişi vardır. Tanrı’yı bilmeyen, Mesih’in yaptığı aracılık işinin farkında olmadan, boş ve ezber dualarla Tanrı’yı manipüle etmeye çalışan birçok kişi… Manipülasyon dememin sebebi şudur: Manipülasyon; insanları kendi bilgileri dışında veya istemedikleri halde etkileme veya yönlendirme işlemine denilmektedir. Dolayısıyla Tanrı’yı ikna etmeye çalışmak için aynı şeyleri 100 kere söylemenin hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini anlamamız gerekir. Çünkü Tanrı biz daha ağzımızı açmadan isteğimizi bilir. Yüreğimizi de iyi tanır. Dolayısıyla Rab’bin önüne alçakgönüllülükle gelmek gerekir.

Duaları tekrarlamayalım derken, şüphesiz duada sebat etmenin ve hatta yüreğimizle, ağlayışımızla, ısrarımızla Rab’be gelmenin yanlış olduğunu söylemiyorum. İsa tarafından böyle yürekler takdir edilir; ancak İsa’nın sevmediği şey ağdalı, boş sözleri ve yürekten olmayan duaları Tanrı’ya çıkartmaktır.

Dua Disiplini

İç odamızda dua konusuna gelelim. Çünkü gerçek inanlının tutumu böyle olmalıdır.

İç oda nedir? Pasaj, şüphesiz ki kişinin evindeki sakin bir odadan söz ediyor olabilir. Ben bir yorumcunun, “iç oda” kelimesinin İbrani gelenekleri ile bir ilgisi olduğunu söylediğini duymuştum. İbrani geleneğindeki dua şalları ile yüzünüzü kapatarak gizlide yapılan bir tapınma olduğunu söylemişti. Yani köşe başında dua etmeniz gerektiğinde yüzünüzü örtebilirdiniz, böylece kendinize bir iç oda oluştururdunuz.

Pasaj sadece nasıl dua etmememiz gerektiğini açıklamıyor, aynı zamanda nasıl dua etmemiz gerektiği konusuna da bakıyor. Bakın Calvin dua konusunda ne diyor:

İmanlılar; Tanrı’ya bilmediği şeyleri haber verme düşüncesiyle, ya da O’nu görevini yapması için harekete geçirmek için ya da gönülsüz olduğu bir anda O’nu heveslendirmek için dua etmezler. Aksine, kendilerini O’nu aramaya heveslendirmek için, O’nun vaatleri üzerinde düşünerek imanlarını harekete geçirmek için, kaygılarını O’nun kucağına dökerek kaygılarından arınmak için dua ederler. Tek bir kelimeyle, her iyi şeyde hem kendileri hem de başkaları için tüm umutlarının ve beklentilerinin sadece O’nda olduğunu ilan etmek için dua ederler.
—Calvin

Şimdi o zaman nasıl dua edilmesi gerektiği konusunda bakalım.

Okuma: Matta 6:9-13

“Bunun için siz şöyle dua edin:
‘Göklerdeki Babamız,
Adın kutsal kılınsın.
Egemenliğin gelsin.
Gökte olduğu gibi, yeryüzünde de
Senin istediğin olsun.
Bugün bize gündelik ekmeğimizi ver.
Bize karşı suç işleyenleri bağışladığımız gibi,
Sen de bizim suçlarımızı bağışla.
Ayartılmamıza izin verme.
Bizi kötü olandan kurtar.
Çünkü egemenlik, güç ve yücelik
Sonsuzlara dek senindir! Amin’.

Matta 6:9-13

İşte İsa bize nasıl dua etmemiz gerektiği ile ilgili bir örnek sunuyor.

Ferisiler’in dua etme yolu ikiyüzlü, putperestlerinki mekaniktir, Hristiyanlar’ın duası ise gerçek olmalıdır.
—Stott

İsa’nın içten bir dua için verdiği açıklayıcı bir örnek görüyoruz. İsa; “Şöyle dua edin” dediğinde, “hep bunu takip edin”, “sürekli bu duayı okuyun” demek istemiyor. Birçok kilise sürekli bu duayı ezberden okumayı âdet edinmiştir. Bence İsa’nın söylemek istediği, “diğer duaları tekrarlamayın ama bu duayı tekrarlayın” değildir. Aksine, İsa bize bu kısımda dua edebileceğimiz ve etmemiz gereken önemli örnekler sunuyor. Bu bir anlamda dua formülüdür. Okuyarak yavaş yavaş inceleyelim.

Madde 1:
Göklerdeki Babamız,
Adın Kutsal Kılınsın.

Tabii ki Rab her şeyin egemeni ve hâkimidir ama aynı zamanda Babamızdır. İsa daha ilk ayette kişisel bir ilişkinin resmini sunar. Tanrı’nın mekanik, sürekli tekrarlanan duadan değil ama ilişkisel bir dua istediğini işaret eder.

Gördüğünüz gibi genel bir duadır bu, çünkü “Babamız” diyor, “Babam” demiyor. Tanrı, genel anlamda tüm yaratılışın babası olabilir elbette ancak burada özel olarak kendi çocuklarının O’nun huzuruna gitmesinden bahsediyoruz. Buradaki Baba; kurtaran, kayıran seven bir babadır. Oğlu aracılığıyla kurtaran bir babadır.

O dönemlerde İsrailliler “Baba” kelimesini Tanrı için kullanmazlardı, fazla kişisel gelirdi. “Tamam, Tanrı bize yakındır ancak Baba gibi değildir.” diye düşünürlerdi. Neticede O’nun kutsallığı ile bizim aramızda bir mesafede vardır. Ancak İsa “Baba” kelimesini kullandı ve bize de kullanmayı öğretti.

Peki İsa bu ayetlerde neden “Adın kutsal kılınsın” diyor. Bundan binlerce yıl önce kişinin ismi, kimliği, varlığı ve geldiği soy bakımından çok büyük değerler taşırdı. Yani birisinden söz ettiğinizde o kişinin kimliği hakkında bilgi sahibi olurdunuz. Örneğin “Mehmetoğlu Derici Mustafa” dendiğinde, kişinin hangi soydan geldiğini, babasını, işini vs. öğrenebilirdiniz: Yani isminiz, kimliğiniz hakkında bilgi verirdi. Bugün dahi soy isimlerinde böyle bir etki var, değil mi? Kiğılı, Sabancı ve Koç isimlerinin bir ciddiyeti var, değil mi? İsimlere verilmiş unvanlar da var: Mesela kişinin kim olduğundan bahsederken, “Prof. Dr. Mehmet Öz” diyoruz.

Pasaj bizlere, Tanrı’nın kim olduğu ve ne olduğu ile ilgili bir bilgi veriyor. İsa; Tanrı’dan bahsederken, “Tanrım” diye başlamıyor: Göklerdeki (Yani Cennetteki) Babamız (kişisel ilişki kurabileceğimiz bir Tanrı), adın kutsal kılınsın. Yani tüm dünya kimliğini işitsin ve hak ettiğin adın, yerin, hak ettiğin övgü sana verilsin.

Tanrı; Babamız olarak bize bir dua kadar yakındır ama aynı zamanda adı, ünü, yüceliği tahmin edilemeyecek kadar büyüktür.

Madde 2
Egemenliğin Gelsin.

İsa, “Tanrı’nın Krallığı aranızdadır, içinizdedir” demiştir. Krallığı zaten gelmiştir (Luka 17:21). Artık Mesih’e ait olmamızla birlikte Ruhlarımız; solmaz, yok olmaz bir Ruhla korunmaktadır. Artık kendimize değil, Mesih’te sonsuz yaşamın çocuklarıyız. Görünmeyen krallığın vatandaşlarıyız.

“Krallığın gelsin” dediğimizde Rab’bin bu dünyadaki işinden bahsediyoruz. Birçok yorumcu böyle düşünüyor: Müjde duyurulsun, yasana uyulsun, senin adın yüceltilsin. Rab’bin sözünü paylaşmak, Rab’bin krallığının yüceltilmesi için bir yoldur. O’nun adının kutsal kılınması için de bir araçtır.

Yücelik, Krallık bir gün tüm muhteşemliği ile ortaya çıkacaktır. İsa’nın zaferi tüm dünyada bilinecektir ve işte o zaman krallığı tam anlamıyla gelecektir.

Bakınca beyaz bir at gördüm. Binicisinin yayı vardı. Kendisine bir taç verildi ve galip gelen biri olarak zafer kazanmaya çıktı. Vahiy 6:2

Madde 3
Gökte olduğu gibi, yeryüzünde de
Senin istediğin olsun.

Cennette her şey, Rab’bin tam isteğinde kutsallık içerisindedir ancak bu dünyada günahtan dolayı Rab bir süre için acı çekmemize, sıkıntılarda yaşamamıza izin vermektedir.

Günah bizleri, Rab’bin istediği gibi yaşamamızdan uzaklaştırıyor. O’nun adının yüceltilmesini, krallığının gelmesini ve bu dünyada iradesinin gerçekleşmesini istiyoruz. Ancak tutumumuz nedir? Bu dünyada da bunun için dua ediyoruz ancak tavırlarımız ne durumdadır? Dua etmek iyidir, ancak yaşamlarımızda arzuladığımız duanın pratisyenleri olmak da bir o kadar önemlidir. Karanlığa ışık, haksızlıkta ise doğruluk oluyor muyuz? Kişisel olarak ne yapıyoruz, kilisesel olarak ne yapıyoruz? İnsanların haklarını aramak, doğruluğun peşinden gitmek, dürüst ve yardımsever olmak ve bunu öğretmek bu dünyaya yapabileceğimiz katkılardan bazılarıdır.

İlk 3 madde, Tanrı’nın arzusunu ve amaçlarını öncelik alır.

Adın kutsal kılınsın
Egemenliğin gelsin
İsteğin olsun

Bu perspektifle baktığımızda, Rab’bin duasının iki parçadan oluştuğunu görebiliriz. İlk kısım Rab’bin yüceliği ve amacını ele alır, ikinci kısım ise insanın ihtiyaçlarını açıklar. Hatta Calvin’in bunu 10 emire benzettiğini söyler. İlk kısım Tanrı ile ilgili, ikinci kısım bizimle yani komşumuz ile ilgilidir.

Madde 4
Bugün bize gündelik ekmeğimizi ver.

Gündelik ekmek konusundaki bu madde, ilk yüzyıllarda yanlış anlaşılarak fazlaca ruhsallaştırılmıştır.

İlk 3 madde Tanrısal şeylere odaklandığı için, ilk birkaç yüzyıldaki yazarlar (Tertullian, Cyprian, Augustine gibi) bu pasajda İsa’nın, ruhsal bir yiyecekten ya da Rab’bin Sofrası’ndan bahsettiğini düşündüler. Bu yanlış anlaşılmaydı çünkü Tanrı, O’nunla ilişkimizi önemsediği kadar bizim gündelik ihtiyaçlarımızı da ciddiye almaktadır.

Reformasyon dönemine gelindiğinde, bu erken dönem yazarlarının düşünceleri “son derece saçma” diyerek kestirip atılmıştır ve gündelik ekmeğin “sağlıklı bir beden, iyi hava, ev, yuva, yemek, eş, çocuklar vs.” gibi şeyleri içerdiği konusunda hemfikir olunarak bu konuda kesin bir noktaya varmıştır.

Gerçekten de gündelik ihtiyaçlarımız için Tanrı’dan dilememizden daha doğal ne olabilir ki! Çünkü sağlayan O’dur. Tanrı bizim gündelik ihtiyaçlarımızı önemsemektedir. Kim çocuklarını önemsemez ki?

Bunun için Tanrı’nın huzuruna çıktığımızda ihtiyaçlarımız için dua etmemizden doğal başka bir şey yoktur.

Madde 5
Bize karşı suç işleyenleri bağışladığımız gibi,
Sen de bizim suçlarımızı bağışla.

Mesih’te doğru kılınmamıza ve değişmemize rağmen, her gün yeni günahlar işliyoruz. Bunun için bağışa ihtiyacımız vardır. Hatta günlük olarak tövbe etmemiz yararlıdır. Öyle ki sürekli günah işlemekteyiz. Burada bizim bağışlamamız, Tanrı’nın bağışlamasıyla karşılaştırılmaktadır.

Hatta bu noktada bölümün sonundaki ayetleri de buradaki fikre bağlamak doğru olacaktır. Pasaj “Öyle ki bağışlamayan bağışlanmayacak” demektedir (14-15. ayetler). Bizim çevremizdeki dostlarımızı, arkadaşlarımızı, kardeşlerimizi bağışlamamız istenmektedir.

Hatta pasaj öylesine ciddidir ki, sanki bağışlamama günahını işlediğimizde bize bir kurtuluş yolu yokmuş gibi görülür. Çünkü bağışlama tutumu içerisinde olmayan, öç ve kin ile yaşayan kişinin, Mesih’in nasıl bağışladığını tam olarak kavramamış olduğu düşünülebilir. Oysaki Mesih’te yeniden doğuşa sahip olmuş bir yüreğin işleyişi farklıdır: Bağışlamakta zorlanabilir, ama bağışlamak için büyük bir yüreğe sahiptir.

Örnek vereyim:

Birisinin çok güzel bir evi mi var;
Yeniden doğuşa sahip değilseniz, kıskanacaksınız,
Yeniden doğuşa sahipseniz, sevineceksiniz.

Pek hoşunuza gitmeyen birisi hasta mı;
Yeniden doğuşa sahip değilseniz, “oh olsun” diyeceksiniz,
Yeniden doğuşa sahipseniz, şifası için dua edeceksiniz.

Size kötü davranıldığını mı düşünüyorsunuz;
Yeniden doğuşa sahip değilseniz, öç almak isteyeceksiniz,
Yeniden doğuşa sahipseniz, sevgi ile cevap vereceksiniz.

Birisi size karşı hata mı yaptı;
Yeniden doğuşa sahip değilseniz, dedikodusunu yapacaksınız,
Yeniden doğuşa sahipseniz, affedip merhametli davranacaksınız.

“Bize karşı suç işleyenleri bağışladığımız gibi, Sen de bizim suçlarımızı bağışla” sözleri, yürek değişimini ifade eden bir duadır. Bize karşı suç işleyenleri bağışlıyoruz çünkü yeniden doğuşa sahibiz ve bu, Tanrı’nın bizi değiştirdiğini gösteren bir resimdir.

Öyle ki biz de bağışlamalıyız, ancak o zaman bağış bekleyebiliriz. Böyle zamanlarda ne kadar bağışa ihtiyacımız olduğunu unutmamamız gerekmektedir.

Ama suçlarınız sizi Tanrınız’dan ayırdı. Günahlarınızdan ötürü O’nun yüzünü göremez, sesinizi işittiremez oldunuz.
Yeşaya 59:2

Dualar sana erişmesin diye bulutları örtündün.

Ağıtlar 3:44

Günahımızdan ötürü Rab’be gidemiyoruz. Bunun için günahlarımızı itiraf etmeliyiz ve bize karşı yapılan hataları da bağışlamalıyız.

Ama günahlarımızı itiraf edersek, güvenilir ve adil olan Tanrı günahlarımızı bağışlayıp bizi her kötülükten arındıracaktır.

1. Yuhanna 1:9

Bağışlama, Hristiyan yaşamının merkezinde olmalıdır. Bu öğreti, Hristiyan teolojisinin kalbinde yatmaktadır. Eğer bağışlanma yoksa, kurtuluş da beklenemez. Eğer Mesih bizi bağışlamadıysa, bizler hâlâ günahlarımız içinde kayıbız. Öyleyse nasıl olur da insanları bağışlayamayız!

Madde 6
Ayartılmamıza izin verme,
Bizi kötü olandan kurtar.

Son noktada ise hem negatif hem pozitif bir taraf vardır. Bu ayette Tanrı’dan izin vermesini istemediğimiz bir şey vardır ve aynı zamanda yapmasını istediğimiz bir şey vardır.

“Ayartılmamıza izin verme, Bizi kötü olandan kurtar.”

Her ikisi de birbirini tamamlar. Tanrı’dan bizim ayartılmamıza izin vermemesini istiyoruz. Yakup kitabında, Rab’bin bizi kötülükle sınamadığını biliyoruz. Rab şüphesiz ki bizi ayartıya sokmaz.

Ayartılan kişi, “Tanrı beni ayartıyor” demesin. Çünkü Tanrı kötülükle ayartılamadığı gibi kendisi de kimseyi ayartmaz.
Yakup 1:13

Bununla beraber, sınanmamıza zaman zaman izin verir. Yüce amacı ise bizlerin bu süreçten öğrenmemizdir. Bu amaç; bizi günaha sürüklemek değil, ancak imanda büyümeye, güçlendirmeye yönlendirmektir.

Kardeşlerim, çeşitli denemelerle yüz yüze geldiğinizde bunu büyük sevinçle karşılayın. Çünkü bilirsiniz ki, imanınızın sınanması dayanma gücünü yaratır. Dayanma gücü de, hiçbir eksiği olmayan, olgun, yetkin kişiler olmanız için tam bir etkinliğe erişsin.
Yakup 1:2-4

Bizler, kendi tercihimizle kötü olanın ardından gidiyoruz. Her birimizin farklı sınanmaları vardır. Çünkü Şeytan bir şekilde zayıf noktalarımızı bulmakta uzmandır. Genellikle de gardınızın düşük olduğu kısımlara yönelir. O zaman o kısımlarımızı çalıştırmamız gerektiğini unutmamalıyız. Ayet, “Herkes kendi arzularıyla sürüklenip aldanarak ayartılır” diyor. Sonra arzu gebe kalır ve günahı doğurur. Günah olgunlaşınca da ölüm getirir. Hristiyan olarak yaşamak bir iman işi olduğu gibi aynı zamanda bir disiplin işidir. Kendimizi günlük olarak disiplin etmeliyiz. Tanrı Sözü’nü çalışma ve O’na yönelme çok önemlidir. Gerçek bir sporcu gibi çalışmak önemlidir.

Sonuç:
Neden böyle bir dua.
Neden gururlu, ikiyüzlü, yürekten olmayan bir dua değil de tamamıyla Rab’be güvenen, ihtiyaçlarımız için O’na giden, alçalan, bağış arayan bir dua etmeliyiz?

Madde 7
Çünkü egemenlik, güç ve yücelik
Sonsuzlara dek senindir! Amin

Yüceltme ile başlayan dua yüceltme ile biter. Egemen Rab’be gerekli olan onur verilir çünkü Rab sonsuza dek güçlü ve yücedir.

Peki biz gerekli onuru O’na dualarımızda veriyor muyuz? Gerçekten ikiyüzlü olmaktan uzak, boş ve gereksiz sözlere odaklanmayan, ancak yüreğini alçaltarak Rab’bin adını öven ve ihtiyaçlarımızı O’na sunan bir tavrımız mı var?

İsa bizlere harika bir dua örneği veriyor, amacımız duayı sürekli tekrarlamayı teşvik etmek değildir. Duanın özünü öğrenerek, nasıl dua etmemiz gerektiğini açıklamaktır. Öyle ki ikiyüzlü, sahte, boş bir şekilde Rab’be gitmeyelim ancak sevinçli bir yürekle, tam bir güvenle yüreğimizi Tanrı’ya sunabilelim.

Kerem KOÇ