Bize Ulaşın
viachristushizmetleri@gmail.com

Lütuf

Tanrı, diğer ıstırapların yanı sıra, tekrarlayan acıyı ve zayıflığı yaşamlarımızı biçimlendirmek üzere yontma keskisi olarak kullanır. Hissedilen zayıflık, güç için Mesih’e her gün daha çok dayanmamızı sağlar. Ne kadar zayıf hissedersek O’na o kadar güçlü yaslanırız. Ve ne kadar güçlü yaslanırsak, bedenlerimiz yıpransa dahi ruhsal olarak o kadar güçlü büyürüz. Şikâyet etmeden “dikeninizle” yaşamak –yani her gün zayıf hissetseniz dahi yüreğinizin başkalarını sevecek ve yardımda bulunacak kadar nazik, sabırlı ve özgür olması– gerçek kutsal kılınmadır. Bu ruhun gerçek şifasıdır. Bu lütfun üstün bir zaferidir.
J.I. Packer

Fakat inanlılar asla kesinlikle, en sonunda ve tamamen düşmeyecektir. Düştükten sonra tövbe ederek daima kalkacaklar ve Tanrı’yla yaptıkları yürüyüşü yenileyeceklerdir. Acılı bir biçimde alçaltılsalar da, keyifleri kaçsa da lütuflarını asla tamamen kaybetmezler. Lütfun refahını kaybedebilirler—ama lütfun varlığını asla. Ay’ın gölgeye tutulduğu gibi bu kişilerin ışığı bir süreliğine karanlığa döner, fakat bu reddedildikleri veya devrildikleri manasına gelmez. Kış ağaçları gibi bir süre yaprak veya meyve vermeyebilirler fakat yaşam hala köklerindedir. Bir hataya yakalanabilirler ve ayartılıp sürüklenebilirler. Fakat asla yok olmazlar.
J.C. Ryle

Meşaleyi dövdüğünüzde daha da harlanır, lütuf da acılara maruz kalınıldığında parlar. Şiddetli ayaz iyi mısırın büyümesine destek olur, yoğun sıkıntılar da lütfu besler. Defne ve selvi gibi bazı bitkiler güneşte değil gölgede daha iyi büyür, bazıları için sıkıntının gölgesi refahın güneşinden daha iyidir. Doğabilimciler tatlı su yerine tuzlu suyla sulandığında lahananın daha iyi geliştiğini gözlemler, bazıları da sıkıntının tuzlu suyunda daha iyi gelişir. Peki bizler de bizi daha çok geliştiren, daha çok meyve vermemizi sağlayan şeyden hoşnut olmayalım mı?
Thomas Watson

“Özgür iradeyi” destekleyenler Romalılar 3:24’teki “karşılıksız” sözcüğü için ne söyleyecekler? Pavlus, imanlıların, “Tanrı’nın lütfuyla, karşılıksız olarak aklandıklarını” söylüyor. Bu, “Tanrı’nın lütfuyla” sözünden ne anlam çıkarıyorlar? Kurtuluş karşılıksızsa, kazanılamaz ya da hak edilemez. Yine de, Erasmus, insanın, kurtuluşunu kazanması için bir şey yapması gerektiğini yoksa kurtulmayı hak etmeyeceğini savunuyor. Tanrı’nın, bir kişiyi aklarken diğerini aklamamasının nedeninin, aklanan kişinin “özgür iradesini” kullanarak doğru olmaya çalışması, diğerinin ise bunu yapmaması olduğunu düşünüyor. Bu, Tanrı’yı ayrım gözetir duruma getirir, Kutsal Kitap ise ayrım gözetmediğini söylemektedir (Elçilerin İşleri 10:34). Erasmus ve ona benzeyen başka kişiler, “özgür iradenin” insanların Tanrı’yı bulmaya çalışmalarını olanaklı kıldığını düşünüyorlar. İnsanlar Tanrı’yı bulmaya çalışmıyorlarsa, Tanrı’nın lütfuna erişmemenin kendi kusurları olduğunu düşünüyorlar hala.
Martin Luther

Aziz Pavlus az miktarda dünyasal şeyle yetinmeyi bilse de lütfun azıyla yetinmedi: “ileri doğru uzanarak Tanrı’nın Mesih İsa aracılığıyla yaptığı göksel çağrıya doğru koşuyordu.” (Filipililer 3. 13, 14) Gerçek Hristiyan bir mucizedir; o en kanaatkar kişi olduğu gibi aynı zamanda kolay tatmin olmaz; bir lokma ekmekle ve bir yudum suyla tatmin olsa da lütuf konusunda asla tatmin olmaz; daha fazlasını ister; duası şudur, “Rab, Mesih’e daha fazla benzeyeyim, Mesih’le daha fazla paydaşlık edeyim”, o, ruhunda Mesih’in suretinin canlı bir şekilde resmedilmesinden memnun olur. Gerçek lütuf her zaman ilerler; saçtıkları ışıktan dolayı azizlere lamba ve yıldız denildiği gibi büyüdükleri için de onlara doğruluk ağacı denir: gerçekten de yaşam ağacı gibidirler, bir sürü meyve verirler.
Thomas Watson

Mesih lütfun başlayışını söndürmeyecektir, çünkü az olan lütuf çok olan kadar değerlidir. Küçük bir inci değerlidir. İmanın incisi küçük olsa da—eğer gerçek bir inciyse, Tanrı’nın gözünde görkemli bir şekilde parlar. Bir kuyumcu en küçük altın eğe talaşını hesaba katar ve onu çöpe atmaz. Gözbebeği küçüktür—yine de çok işe yarar; göklerin büyük bir kısmını şıp diye gösterebilir. Küçük bir iman aklayabilir. Zayıf bir el evlilik ilmeğini bağlayabilir. Güçlü bir iman gibi—zayıf bir iman da Mesih’le birleşebilir. Küçük bir lütuf bizi Tanrı’ya benzer yapar. Daha büyük bir bozuk parada olduğu gibi gümüş bir bozuk paranın üzerinde de kralın sureti bulunur. Lütuf zerre kadar olsa da Tanrı’nın suretini taşır—Tanrı kendi suretini yok eder mi?
Thomas Watson

Erasmus’un “özgür irade” tanımı:

 

Diyorsun ki “özgür iradeden insan iradesinin gücünü anlıyorum. Bu irade sayesinde insan, sonsuz kurtuluşa götüren öğelere kendini adayabilir ya da bunlara yüz çevirebilir.” Senin burada yaptığın, insanı iradesinden ayırmak. İnsana, iradesini yönlendirme gücü veriyorsun. Ama insanın iradesi kendisinin bir parçası değildir – ona bu seçimleri yaptıran parçasıdır. Açıkçası, insanı iradesinden ayırmak ve ona iradesinin üzerinde bir güç vermek saçmadır!

 

Bazı eski felsefecilerin öğrettiklerini seninkine yeğlerim. Kendi haline bırakılan insanın ancak hata yapacağını söylemişlerdir. İnsan, ancak lütfun yardımıyla iyi olanı seçebilir. Bu felsefeciler, insanların aşağı inerken özgür olduklarını ama yukarı çıkarken yardıma gereksindiklerini söylemişlerdir! Ama buna “özgür irade” demek gülünçtür. Bu durumda, taşın “özgür iradesinin” olduğunu söyleyebilirim, çünkü biri taşı alıp yukarı kaldırmazsa ancak aşağı düşebilir! Felsefecilerin öğrettikleri seninkinden iyidir. Senin taşın hem aşağı inmeyi hem de yukarı çıkmayı seçebilmektedir!
Martin Luther

Başkalarında olduğu gibi lütuf bizde alevlenip artmıyorsa içimizde Ruh’un ateşinin yanmadığı sonucuna varırız—buna kendine karşı sahte tanıklıkta bulunma denir. Sahte kanıta inanmamamız gerektiği gibi Tanrı yolunda yürümenin gerçek kanıtlarını da inkar etmemeliyiz. Ateşin közde saklandığı gibi lütuf da ruhun bir çok hastalığı altında saklanıyor olabilir. Bazı Hristiyanlar bu konuda çok yeteneklidir—lütfun eksikliği yüzünden kendilerini suçlarlar—sanki Şeytan’a ödemeleri gereken bir bedel varmışçasına kendilerine karşı onu savunurlar.

 

Lütfun zayıflığını—lütfun olmayışıyla karıştırmak büyük bir hatadır. İmanda zayıf olmak bir şey—imanda eksik olmak başka bir şey. Bulanık gören biri yarım yamalak görür fakat bu görmüyor manasına gelmez. Az bir lütuf, pek çok bozulmanın altında saklansa da hala lütuftur.
Thomas Watson

“Yasa günah konusunda bilgi vermek için tasarlandı.” (Yasa’nın Tekrarı 30:19)

 

Bu, “özgür irade” yararına alıntı yaptığın üçüncü ayet. “Önünüze yaşamla ölümü, kutsamayla laneti koydum. Yaşamı seçin.” “İnsanın özgür seçimi olduğunu gösteren bundan daha açık ne olabilir ki?” diyorsun. Ama sen körsün, yanıtını veriyorum! Musa, “yaşamı seçin” deyince halk yaşamı seçti mi? Seçmiş olsalardı, Kutsal Ruh’un işine gerek kalmazdı.

 

“İki yolun kesiştiği yerde duran adama yalnızca bir yol açıksa, ‘Hangisinden istersen ondan git’ demek gülünçtür” diyorsun. Ne kadar akılsızca bir örnek! Yol kavşağında durduğumuz doğru ama -biri değil- ikisi de bize kapalı. Tanrı’nın lütfu olmaksızın, iyi olana giden yola devam edemeyiz. Tanrı izin vermiyorsa, öbür yoldan da gidemeyiz! Pavlus, Romalılar 3:20’de, “Yasa sayesinde gücün ya da iyiliğin bilincine varırız” demiyor. “Yasa sayesinde iradenin gücünün bilincine varırız” da demiyor. “Yasa sayesinde günahın bilincine varırız” diyor. Yasa insanlara ne yapabileceğini değil, ne yapması gerektiğini söylemektedir.
Martin Luther

Aynı şey karşılaştığımız her imanlı için geçerlidir. Kendimize hatırlatmalıyız, ‘Bu kişi bundan önce Tanrı tarafından etkilendi.’ Başlangıç noktamız bu ilahi bakış açısı olmalı yoksa yaşamlarındaki lütuf kanıtlarına bakmak yerine onların kusurlarına bakmak üzere ayartılırız.
C. J. Mahaney

Cehennem Tanrı’dan ayrılmak demek değildir, Tanrı’nın lütfundan ayrılmak demektir.
R. C. Sproul

Öyleyse, günaha düşmüş bir insanın gerçekten iyi herhangi bir karar veya eylemi için, mutlaka lütuf gereklidir. Augustinus, bununla ilgili Pelagius ve takipçilerine karşı birkaç suçlama ileri sürmüştür. Öncelikle, insanlar öylesine tamamen yoldan çıkmıştır ki, Tanrı onlara lütuf aracılığıyla iman armağanını vermedikçe, onlar iyi bir şey yapmayı düşünemez bile. Kendi sözleriyle ifade etmek gerekirse, “Bu yüzden, lütuf Ruhu iman sahibi olmamıza sebep oluyor, böylelikle iman aracılığıyla, onun için dua ederek, bize buyrulmuş olanı yapma becerisine sahip olabiliriz. Bu konuda elçinin kendisi, imana yasadan önce yer verir; çünkü biz, yasanın buyurduklarını yapma gücünü imanla dua ederek almadıkça, yapamayız.”
Roger E. Olson

Kutsal Ruh tat verene dek Tanrı’nın lütfu insanlara tatsız gelir.
John Calvin

İman, arıtan bir lütuftur. İman, metalin ateşe maruz kaldığı gibi ruhun içine işler; arındırır ve saflaştırır. Ahlaklılık dıştan temiz görünmemizi sağlayabilir, iman bizi içten temizler. “İmanla yüreklerini arındırdılar.” İman, yüreği en kutsal yapar. İman bozulmamış bir lütuftur: günahlı yaşamı alıp götürmese de günah sevgisini alıp götürür. …Eğer ruhunuzda şehvet birlikleri varsa, iman yoktur. İman göksel bir bitkidir saf olmayan bir toprakta yetişmez.
Thomas Watson