Bize Ulaşın
viachristushizmetleri@gmail.com

Güven

Günahlarını hissetmeyi ve Mesih’e Kurtarıcı olarak güvenmeyi öğrenmiş bir kişi, Hristiyanlıktaki en zor ve en büyük iki dersi öğrenmiştir.
J.I. Packer

Eğer yalnız Rab’be güvenir ve onu yüceltirseniz, göreceksiniz ki harika işleri sizi tamamen hayrete düşürecek.
Charles Spurgeon

Mesih, doğru Hristiyan’dan küçük bir çocuk gibi söz ederek bu duyarlılığa işaret etmektedir. (Matta 10:42 ve 18:3, Yuhanna 13:33) Küçük çocuk tehdit eden bir şeyle karşılaşınca kendi gücüne güvenmez, annesiyle babasına koşar. Hristiyan da ruhsal düşmanlarla savaşırken kendine güvenmez, Mesih’e koşar. Küçük çocuk yalnızken ya da evinden uzaktayken karanlığın kuşku uyandıran tehlikesini kolayca hisseder. Hristiyan da önündeki yolu net olarak göremeyince ruhsal tehlikeleri fark eder ve canından endişe eder; yalnız ve Tanrı’dan uzak kalmaktan korkar. Küçük çocuk büyüklerinden korktuğunu kolayca hisseder, öfkelerinden korkar, tehditleri karşısında titrer. Hristiyan da Tanrı’yı gücendirmekten korkar, O’nun terbiye etmesi karşısında titrer.

 

Bütün bunlarda Hristiyan küçük çocuğa benzer. En boylu poslu ve güçlü kutsal kimse, ruhsal meselelerde en küçük ve en duyarlı çocuktur.
Jonathan Edwards

Nuh’un güvercini gibi olun. O, kanatlarını uçmak için kullandı ama sığınak olarak gemiye güvendi.
Thomas Watson

Bu dünyada Mesih’e diğer herkesten daha yakın yaşayın; öyle ki bu insanlar sizden alındığında, kendisini sevmeniz ve kendisine güvenmeniz için O’na sahip olabilesiniz.
Robert Murray McCheyne

Gerçeğin duygularımızı şekillendirmesine izin vermek yerine duygularımızın bize neyin gerçek olduğunu söylemesine izin veririz.

 

… Hatta şöyle diyerek günlük seçimlerimizi açıklarız, “Bu konu hakkında içimde iyi bir his var” veya “Şunun hakkında içimde kötü bir his var”

 

Gerçeğe sadık olduklarından her zaman emin olabilseydik duygularımızı takip etmemiz sorun olmazdı. Ama öyle değiller. Gerçeğe olan bakış açılarının genellikle büyük kör noktaları var. Sonuç olarak duygularımız değişkendir, kararsızdır ve bir sürü etken tarafından kolayca idare edilir. Örneğin, kahvaltıda üzerimize döktüğümüz kahveden, geç kaldığımızda trafiğe takılmaktan, bir iş arkadaşımızın iğneli bir sözünden kolayca etkileniriz. Açıkçası duygularımıza güvenemeyiz.
C. J. Mahaney

Kurtarılanlar teselli bulur. Bir sürü lütuf karşılık beklenmeden size verildiği için en kutsanmış kişilersiniz! Bir zamanlar iblisin hapsindeydiniz fakat Tanrı sizi o hapishaneden kurtardı! Bir zamanlar günaha zincirlenmiştiniz ama Tanrı zincirlerinizi kırmaya başladı ve günahın gücünden ve onun lanetinden sizi özgür kıldı. Bu ne güzel bir teselli! Mesih’te bir avuntu var mı? İzin ver ışıldasın. Vaatte yetişen tatlı bir meyve var mı? Bu tatlı meyveyi alabilirsin. Müjde’de yüceltilmeye değer bir ayrıcalık var mı? Bunlar senin: aklanma, evlat edinilme, yüceltilme. Cennette herhangi bir yücelik var mı? Kısa bir süre sonra bu haz nehrinden içeceksin. Herhangi bir geçici tesellin var mı? Bunlar daha fazlası olacağının bir taahhütüdür. Önünüzdeki yemek Tanrı’nın sizin için hazırladığı meleklerin yiyeceğinin bir taahhütüdür. Tüm dünyasal sıkıntılarda teselli edilirsiniz de incir ağacınız nasıl meyve vermez! Ölüm iğnesini kaybetti. Ölüm sizi Kurtarıcı’ya götürecek! Ölmekten korkmayın çünkü ölmeden kusursuz mutluluğa erişemezsiniz.
Thomas Watson

Tereddüt ediyor musun? ‘Karanlıkta Mesih’e bağlı kalmak mantıksız’ diyor musun? Bu elbette mantıksız değil. Bu, evlilikten çok daha mantıklı. Evlilikte bir erkek ve bir kadın koşulsuzca kendilerini birbirine adar. Geleceğin onlara neler getireceğini bilmezler. Ama birbirlerini severler ve birbirlerine güvenirler. Dolayısıyla, ‘o günden itibaren, iyi günde ve kötü günde, zenginlikte ve yoksullukta, hastalıkta ve sağlıkta, ölüm onları ayırana dek birbirlerini seveceklerine ve birbirlerine değer vereceklerine’ söz verirler. Eğer insanlar insanlara bu şekilde güvenebiliyorsa Tanrı’nın Oğlu’na güvenemez miyiz? Kendini ilahi Mesih’e adamak en iyi ve en asil insana kendini adamaktan daha mantıklıdır. O, güvenimize asla ihanet etmez veya onu kötüye kullanmaz.
John R. W. Stott